Burcu Ünsal’ın
yazdığı, Mavibulut Yayıncılık’ın
yayımladığı “Gizli Kapı”, Keloğlan’ın,
padişahların ve vezirlerin, Nasrettin Hoca’nın, çiçek insanların, tepegözlerin
bulunduğu fantastik bir dünyada heyecan verici bir serüven arayan okurların
severek okuyacakları bir kitap.
On üç yaşındaki Ahmet ve kardeşi Ufuk, küçük bir şehirde
oturan babaannelerini ziyaret etmeye pek istekli değildirler. Evden, daha
doğrusu bilgisayarlarından ayrılmak istemezler. Ancak anneleri onları ikna
etmeyi başarır.
Kardeşiyle pek anlaşamayan Ahmet etrafı keşfetmek için
dışarı çıktığında karşı dairelerinde oturan Özge’yle karşılaşır. Özge ve
ablası, anneleri öldükten sonra babalarının yanına taşınmışlardır. Ahmet,
yalnız olmaktan pek de rahatsızmış gibi görünmeyen Özge’yle arkadaşlık kurmayı
denemez.
Ahmet etrafta dolaşırken tesadüfen mahallenin daha önce hiç
görmediği bir kısmına gelir. Ahşap bir köşk görür ve içine girmeye karar verir.
En ufak darbeyle çökecekmiş gibi görünen evin içinde dolaşırken daha önce rüyasında
gördüğü yeşil kaftanlı adamı fark eder. Şaşıran Ahmet onu evin oturma odasına
kadar takip eder. Odaya girdiğinde kimseyi göremez. Pencereden dışarı çıkmış
olabileceğini düşünüp mor perdeleri çeker. Karşısına yine rüyasında gördüğü bir
kapı çıkar. Kapının tokmağını çevirir ve ileriye doğru bir adım atar. Kendini
bir kilerde bulur. Burası Yolgeçen Hanı’nın kileridir ve karşılaştığı ilk kişi de
Keloğlan’dır. Ahmet’in girdiği kapı Çakılbaşı adında bir yere açılmaktadır. O
günden sonra Ahmet her fırsatta bu kapıdan diğer tarafa geçer.
Ahşap köşke gittiği bir gece başka birinin daha orada
olduğunu fark eder. Bu Özge’dir ve gece yarısı evden gizlice çıkıp nereye
gittiğini merak ettiği için onu takip etmiştir. Birlikte kapıdan geçerler ve
Keloğlan’ın başının dertte olduğunu görürler.
Keloğlan bir falcının yanında çalışmaya başlamıştır. Ahmet’e
de daha önce bakla falı bakan bu falcı aynı zamanda iksirler hazırlamaktadır. Bir
gün, vezire yaptığı “ışınlanma iksiri” ile Keloğlan’a yaptığı kellik iksiri
karışır. Keloğlan iksiri geri vermek istemez, çünkü bununla âşık olduğu padişahın
kızı Cankız’ın yanına gidebilecektir. İksiri Keloğlan için saklamak üzere Ahmet
alır, ancak kardeşi yanlışlıkla iksiri içince ortadan kaybolur. Ahmet ve Özge
hemen Çakılbaşı’na dönerler ve her şeyi Keloğlan’a anlatırlar. Öncelikle iksirin
nasıl çalıştığını öğrenmeleri gerekmektedir. Akşar’da yaşayan Nasrettin Hoca’ya
giderler. Nasrettin Hoca’dan bu iksirin hazırlanmasının yedi yıl sürdüğünü,
içerken kimi ya da nereyi düşünürse kişinin oraya ışınlandığını öğrenirler.
Ahmet’in kardeşini bulması için önce iksiri içerken ne düşündüğünü bulması
gerekmektedir. Geceyi orada geçirirler. Ertesi gün civar köylerden gelen biri
padişahın elma bahçelerinde gözlerinin önüne iki cam parçası takmış birinin
yakalandığını anlatır. Ahmet hemen yakalanan kişinin Ufuk olduğunu anlar. Ancak
ortada büyük bir sorun vardır. Padişah altı gün sonra yakalanan kişinin kafasını
uçurtacaktır. Ufuk’u bulmaları için altı günleri vardır. Bu arada Vezir de
peşlerindedir.
Tülin Sadıkoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder