18 Ocak 2013 Cuma

Gizli Kapı


Burcu Ünsal’ın yazdığı, Mavibulut Yayıncılık’ın yayımladığı “Gizli Kapı”, Keloğlan’ın, padişahların ve vezirlerin, Nasrettin Hoca’nın, çiçek insanların, tepegözlerin bulunduğu fantastik bir dünyada heyecan verici bir serüven arayan okurların severek okuyacakları bir kitap.

On üç yaşındaki Ahmet ve kardeşi Ufuk, küçük bir şehirde oturan babaannelerini ziyaret etmeye pek istekli değildirler. Evden, daha doğrusu bilgisayarlarından ayrılmak istemezler. Ancak anneleri onları ikna etmeyi başarır.

Kardeşiyle pek anlaşamayan Ahmet etrafı keşfetmek için dışarı çıktığında karşı dairelerinde oturan Özge’yle karşılaşır. Özge ve ablası, anneleri öldükten sonra babalarının yanına taşınmışlardır. Ahmet, yalnız olmaktan pek de rahatsızmış gibi görünmeyen Özge’yle arkadaşlık kurmayı denemez.

Ahmet etrafta dolaşırken tesadüfen mahallenin daha önce hiç görmediği bir kısmına gelir. Ahşap bir köşk görür ve içine girmeye karar verir. En ufak darbeyle çökecekmiş gibi görünen evin içinde dolaşırken daha önce rüyasında gördüğü yeşil kaftanlı adamı fark eder. Şaşıran Ahmet onu evin oturma odasına kadar takip eder. Odaya girdiğinde kimseyi göremez. Pencereden dışarı çıkmış olabileceğini düşünüp mor perdeleri çeker. Karşısına yine rüyasında gördüğü bir kapı çıkar. Kapının tokmağını çevirir ve ileriye doğru bir adım atar. Kendini bir kilerde bulur. Burası Yolgeçen Hanı’nın kileridir ve karşılaştığı ilk kişi de Keloğlan’dır. Ahmet’in girdiği kapı Çakılbaşı adında bir yere açılmaktadır. O günden sonra Ahmet her fırsatta bu kapıdan diğer tarafa geçer.

Ahşap köşke gittiği bir gece başka birinin daha orada olduğunu fark eder. Bu Özge’dir ve gece yarısı evden gizlice çıkıp nereye gittiğini merak ettiği için onu takip etmiştir. Birlikte kapıdan geçerler ve Keloğlan’ın başının dertte olduğunu görürler.

Keloğlan bir falcının yanında çalışmaya başlamıştır. Ahmet’e de daha önce bakla falı bakan bu falcı aynı zamanda iksirler hazırlamaktadır. Bir gün, vezire yaptığı “ışınlanma iksiri” ile Keloğlan’a yaptığı kellik iksiri karışır. Keloğlan iksiri geri vermek istemez, çünkü bununla âşık olduğu padişahın kızı Cankız’ın yanına gidebilecektir. İksiri Keloğlan için saklamak üzere Ahmet alır, ancak kardeşi yanlışlıkla iksiri içince ortadan kaybolur. Ahmet ve Özge hemen Çakılbaşı’na dönerler ve her şeyi Keloğlan’a anlatırlar. Öncelikle iksirin nasıl çalıştığını öğrenmeleri gerekmektedir. Akşar’da yaşayan Nasrettin Hoca’ya giderler. Nasrettin Hoca’dan bu iksirin hazırlanmasının yedi yıl sürdüğünü, içerken kimi ya da nereyi düşünürse kişinin oraya ışınlandığını öğrenirler. Ahmet’in kardeşini bulması için önce iksiri içerken ne düşündüğünü bulması gerekmektedir. Geceyi orada geçirirler. Ertesi gün civar köylerden gelen biri padişahın elma bahçelerinde gözlerinin önüne iki cam parçası takmış birinin yakalandığını anlatır. Ahmet hemen yakalanan kişinin Ufuk olduğunu anlar. Ancak ortada büyük bir sorun vardır. Padişah altı gün sonra yakalanan kişinin kafasını uçurtacaktır. Ufuk’u bulmaları için altı günleri vardır. Bu arada Vezir de peşlerindedir.

Tülin Sadıkoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder