Büyük bir alışveriş merkezinde anne ve babasını kaybeden
Miguel, onları bulmak için otoparka gittiğinde burada çöp bidonunu karıştıran
evsiz bir derbederle çarpışır. Bir yabancıyla konuşmaması gerektiğini
hatırlayan Miguel tam arkasını dönüp gidecekken elindeki çikolatayı ona verir. Evsiz
adam, çöp bidonunda bulduğu ekmekle sandviç yaptığı çikolatayı paylaşmayı
önerir ve bu arada da ona ballandıra ballandıra marketlerde nasıl hırsızlık
yaptığını anlatır. Kitap çalmaya ise bayılmaktadır. Walt Whitman’ın bir şiir
kitabını gösterir ve bir tanesinin yalnızca ilk satırlarını okur:
Her gün dışarı çıkan
bir çocuk vardı
Ve baktığı ilk şeyde
Dönüşüverirdi o
nesneye.
Evsiz adam bu satırları okur okumaz Miguel’in yanından
uzaklaşır. Tam da o sırada annesi ve babası yanına gelir.
Ertesi gün Miguel babasıyla birlikte okula giderken trafik
lambasının yanında iki çocuk görür. Mendil satan, arabaların camlarını silen bu
çocuklardan bir tanesinin üzerindeki tişört Miguel’in dikkatini çeker çünkü
önünde en sevdiği müzik grubunun resmi vardır. Sonra araba hareket eder ve
okula varırlar. Miguel okula doğru yürürken “bir şeyin bedenini kontrol altına
aldığını, bir bulut gibi onu sarmaladığını, hatta ayaklarını yerden kesip onu
sağa sola sarstığını hisseder”. Birdenbire trafik lambasının orada gördüğü
çocukların seslerini duyar. Neler olduğunu anlayamaz. Ama kısa bir süre sonra
çocuğun tişörtünün üstündeki grubun solistinin baskı resmine dönüştüğünü fark
eder. Kendisi sesini onlara duyuramaz ama bütün günü bu iki çocukla birlikte, onların
konuşmalarına, yaptıklarına eşlik ederek geçirir. Akşama doğru yine kendi
haline döner.
Miguel sonraki günlerde çeşitli nesnelere dönüşmeye devam
eder. Anne babasına olanları anlatamaz, ama bir yandan da artık başka bir
nesneye dönüşmek istemez. Bir gün evsiz adamı görür, ancak son umudu da bir
şekilde ortadan kaybolur. Şimdi ne olacak? Bu sonsuza dek böyle mi devam
edecek, yoksa her şey eski haline dönecek mi?
Bir anlığına kendi yaşamımıza dışarıdan bakabilseydik ya da
kendimizinkinden çok farklı yaşamlara yakından tanıklık edebilseydik bu nasıl
bir tecrübe olurdu dersiniz? On yaşındaki Miguel’le birlikte kitap boyunca bizler
de kendimizi bir başkasının yerine koymanın nasıl bir şey olabileceğini düşünüyoruz.
Tülin Sadıkoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder