
Kurt, çocuğa Alaska’daki yaşamını, ailesini, insanların acımasızlıklarını ve sonunda nasıl yakalandığını anlatır. Onlar için insan “iki ayak ve bir silah”tan ibarettir. “Peki, ama ya sen? Sen? Sen de kimsin? Ha? Kimsin sen? Ama önce adın ne?” diye sorar Mavi Kurt. Adı, Afrika’dır çocuğun. “Fakat çocuk, öyküsü olmayan bir ismin anlamı olmadığını gayet iyi biliyordu. Hayvanat bahçesindeki kurt gibi: yaşamöyküsünü bilmezsen diğerlerinden farksız bir hayvansın.” Böylece o da kendi hikâyesini anlatmaya başlar.
Tıpkı kurdun yakalandığı geceye benzer patlamaların,
çığlıkların, koşma seslerinin olduğu korkunç bir Afrika gecesinde, bir kadın, yularından
tuttuğu deveyi çekmekte olan bir adama doğru bağırarak koşar. Bu satıcı Toa’dır
ve kadın kollarındaki bebeği, sahip olduğu tüm parayla birlikte ona verir. Afrika
büyümüştür ve çok güzel hikâyeler anlatmasının yanı sıra hayvanlarla konuşabilmektedir.
Toa, onun hikâye anlatma özelliğinden yararlanır ama bir süre sonra Afrika’yı çoban
olarak satar. Yaşadığı pek çok şeyden sonra Afrika’nın yolu bir ormanda yaşayan
Baba Bia ve Anne Bia ile kesişir. Ancak burada da uzun süre kalamazlar. Her yıl,
kesilen ağaçlarla orman daha da seyrekleşir. Bu nedenle yağmur yağmaz, toprak
sertleşir ve hiçbir şey yetişmez olur. Böylece şehre giderler ve Baba Bia
hayvanat bahçesinde iş bulur. Afrika, burada eski arkadaşlarıyla karşılaşacak
ve yeni bir arkadaş daha edinecektir.
Fransız yazar Daniel
Pennac’ın büyük bir duyarlılıkla kaleme aldığı “Kurdun Gözü”, insanın doğaya ve doğada yaşayan canlılara verdiği
zarar, acımasızlık ve dostluk üzerine etkileyici bir roman. Can Çocuk Yayınları’ndan çıkan, Ömrüm
Erdaş’ın çevirdiği “Kurdun Gözü” 9-12 yaş arası çocuklar için öneriliyor.
Tülin Sadıkoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder