Eh, eskiden çok ilginç
hikâyeler bilirdim. Bazıları o kadar komikti ki gülmekten kendinizden
geçerdiniz, bazıları da o kadar korkunçtu ki onları bir daha asla duymak
istemezdiniz.
Ama artık hiçbirini
hatırlamıyorum.
Bu yüzden size kayıp
şeyi nasıl bulduğumu anlatacağım.”
Sahil kenarında, koleksiyonu için şişe kapağı toplayan bir
çocuk kafasını kaldırdığında kasvetli, kaybolmuş gibi bir hali olan şeyi görür.
Gidip ona yakından bakmaya karar verir. Garip görünen bu şeyin konuşmaya
başlayınca dost canlısı olduğu anlaşılır. Öğleden sonrasını onunla oynayarak
geçiren çocuk kimsenin gelip şeyi evine götürmeyeceğini, onun kayıp olduğunu
anladığında şeye yardım etmeye karar verir. Etrafındakilere sorar; onu her şeye
dair bir fikri olan arkadaşı Pete’e götürür, ama bir sonuç çıkmaz. Sonunda şeyi
kendi evine götürmekten başka çaresi kalmaz. “Güncel olayları tartışmakla
fazlasıyla meşgul olan” annesiyle babası şeyin farkına bile varmazlar. Dikkati
ona çektiğinde ise evde kalamayacağını söylerler. Böylelikle çocuk, kayıp şeyin
nereye ait olduğunu bulmanın başka yollarını aramaya başlar.
Betondan ve makinelerden oluşan, yeşilin ve mavinin hiç bulunmadığı,
mat renklerin hâkim olduğu donuk, bunaltıcı bu dünyadaki insanlar o kadar “meşguldür”
ki kocaman, kırmızı bu şeyi fark etmezler bile. Shaun Tan, hızını kaybetmeden gelişmeye,
büyümeye devam eden endüstri ve bunun sonucunda yok olan doğayla birlikte bizi
bekleyen geleceğin bir öngörüsünü yapmanın yanı sıra giderek yalnızlaşan,
etrafındakilere ilgisini tamamen kaybetmiş insanın da bir resmini çiziyor. Tan’ın
duyarlı, derinlikli çalışmalarının her birini birer başyapıt haline getiren de
onun bu felsefi –dersek yanılmış olmayacağımız– yaklaşımı.
Shaun Tan’ın kitabından uyarlanarak yapılan animasyon film
de 2011 yılında En İyi Kısa Animasyon Film Ödülü’nü kazandı.
ALMA ve Hugo ödüllü Avustralyalı yazar ve çizer Shaun Tan’ın yazıp resimlediği, Sinan Okan’ın
Türkçeleştirdiği “Kayıp Şey”, İthaki Yayınları’ndan yayımlanıyor.
"Ama bugünlerde o tür
bir şeyi giderek daha az görür oldum.
Belki de artık o kadar
çok kayıp şey yok etrafta.
Ya da belki ben onları
artık fark etmiyorum.
Başka şeylerle
fazlasıyla meşgulüm herhalde."
Tülin Sadıkoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder