At, dörtnala koşarak dünyanın dört bucağını arayıp tarar ve bir çift nal bulup getirir; kurbağa ise suyun derinliklerini arayıp tarar ve bir güneş gözlüğü bulur. Ama hiçbir şey pembe ayıcığın ağlamasını durduramaz. Bunların hiçbiri onun düşü değildir.
Ne yapacaklarını bilemeyen kurbağa, at ve zürafa, pembe ayıcığı teselli etmeye çalışır. Bu arada uykusundan yeni uyanan Baykuş sesleri duyar ve neler olduğunu öğrenir. “Baykuş bir an düşündükten sonra” sorar:
“İyi ama… sizler ne aradınız?”
“Ben, ayıcığın uzun boynunu sıcak tutacak bir atkı aradım,”
dedi zürafa.
“Ben ayıcığın toynakları için rahat nallar aradım,” diye
ekledi at.
“Ve ben de ayıcığın patlak gözlerini güneşten koruyacak bir
gözlük aradım,” diye açıkladı kurbağa.
Oysa pembe ayıcığın ne uzun bir boynu, ne toynakları ne de
patlak gözleri vardır. Böylece anlaşılır ki zürafa, at ve kurbağa farkında
olmadan kendi düşlediği şeyi bulup getirmiştir. Peki, küçük pembe bir ayının
düşü ne olabilir? Baykuş, bunu pembe ayıcığa sorar. Sonunda herkes kendi düşüne
kavuşmuştur.
Roberto
Aliaga’nın “anlattığı”, Helga Bansch’ın resimlediği Pembe
Ayıcığın Düşü, Redhouse Kidz tarafından yayımlandı.
Resimlere bayıldım.
YanıtlaSilElinize sağlık.
Kitapkurdu kızın annesi.