30 Ağustos 2013 Cuma

Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin 1943 yılında yazdığı Küçük Prens 70. yılını kutluyor.

Neresi olursa olsun, bir yerde, hiç görmediğimiz bir koyunun bir gülü yiyip yemediği Küçük Prens’i seven bizler için çok şeyi değiştirir.
Gökyüzüne bakın ve sorun kendi kendinize: Evet mi, hayır mı? Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi? Bakın nasıl her şey değişecek…
Ve hiçbir büyük, bunun ne denli önemli olduğunu anlamayacaktır!

Antoine de Saint-Exupéry, “Küçük Prens”i ülkesinden uzakta, Amerika’da olduğu bir dönemde, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru yazdı. İki dünya savaşı görmüş, yaşanan “şiddet ve karmaşayla bir zamanlar kültürlerine, kurumlarına duydukları güvenleri erozyona uğramış” pek çok kişi gibi Saint-Exupéry’nin de “varoluşsal sorgulamalar yaşadığı, hayatın anlamının kaybolduğu ya da belirsizleştiği böylesi zamanlarda bir yalnızlık içerisine girdiği” söylenir. Diğerleri gibi dönemin materyalist bakış açısından rahatsız olan Saint-Exupéry bu dönemde şiirsel ifadelerin de gülünç bulunduğuna inanır. Bu duygular ve düşünceler kitapta “Küçük Prens’in ve anlatıcının yalnızlığıyla” aktarılmaktadır. Sonuçta her ikisi de, bir başlarına, “yaşamlarının anlamını ve kendilerini bulma yolculuğundadır”.  

Saint-Exupéry’nin, Amerika’da yazdığı kitabında döneme ait göndermelerin ve yazarın kişisel deneyimlerinin (uçağının Sahra Çölü’ne düşmesi, kardeşi François’nın ölümü) yer aldığı bir gerçek. Ancak Küçük Prens bundan daha fazlasını anlatıyor elbette. Bu küçük roman “insan doğasının bir çözümlemesini yapıyor, saflık ve sevginin önemini vurguluyor, dostluğun anlamını sorguluyor ve yetişkinliğin bir durum olduğunu, çocuksuluğu kaybetmemenin mümkün olabileceğini” hatırlatıyor. Tam da bu nedenlerle, yıllardır, okurlar için Küçük Prens "evrensel ve zaman ötesi" bir kitap olmuştur.

Kitapla ilgili tartışılan bir başka konu da “Küçük Prens”in yetişkinler için mi, çocuklar için mi yazıldığıdır. Tartışmaları daha da ileriye götürecek olursak: “Küçük Prens” bir alegori mi, masal mı, mesel mi, çocuk kitabı mı yoksa bir fabl mıdır? Bir araştırmada öne sürüldüğü gibi kimilerine göre kitap Saint-Exupéry’nin yaşamı ve yaşam felsefesinin otobiyografik bir alegorisidir. Örneğin kitaptaki “gül” Saint-Exupéry’nin karısı Consuelo, baobaplar da Nazilerdir. Aynı çalışmada yazarın kendi ülkesine karşı duyduğu sorumluluk duygusunun Küçük Prens’in gezegenine duyduğuyla aynı olduğu söylenir. Kimilerine göre kitap başlı başına insanlara verilen bir mesaj, kimilerine göre ise yapılan bir “davet”tir. Kimi eleştirmenlere göre de tıpkı Hans Christian Andersen’inkiler gibi yalnızca bir masaldır ve hem çocuklar hem yetişkinler içindir. Tema ya da mesajlar bir çocuğun bakış açısıyla işlenir ve aktarılır, ancak kitap tüm okurlara seslenir.

Hangi edebi türe girerse girsin, hangi yaş grubu hedeflenmiş olursa olsun ya da ister otobiyografik ister kurmaca olsun neredeyse bütün dünya dillerine çevrilen Küçük Prens, her yaşta tekrar tekrar okunan bir başucu kitabı, bir klasik olmuştur. Değeri ve önemi tartışmasız çok büyük olan bu kitap özellikle şu günlerde yeni ya da tekrar okuyacak olanların yüreğine su ve umut serpecektir.

Antoine de Saint-Exupéry’nin yazdığı ve resimlediği Küçük Prens, Sumru Ağıryürüyen’in çevirisiyle Mavibulut Yayıncılık’tan yayımlanıyor.

Tülin Sadıkoğlu


Kitaptan alıntı:

Bu öyküye peri masallarındaki gibi başlamak isterdim. Yani şöyle:

"Evvel zaman içinde bir Küçük Prens varmış. Kendinden bir parmak büyük bir gezegende oturur, hep bir arkadaş ararmış..." Hayatı yakından tanıyanlar için böyle bir başlangıcın daha gerçekçi bir havası olurdu.

Çünkü kimse kitabımı baştan savma okusun, istemem. Bu anıları kâğıda geçirene kadar az mı çektim. Arkadaşım koyununu alıp gideli altı yıl oluyor. Onu anlatmaya çalışmam, unutmak istemeyişimdendir.




Not: Yaptığım alıntılar yıllar önce Can Çocuk Yayınları’ndan Tomris Uyar’ın çevirisiyle yayımlanan Küçük Prens’tendir. 

1 yorum:

  1. Küçük Prens, gerçekten de büyüleyici, şaşırtıcı bir kitap…

    Bu vesileyle -devam ediyor mu bilmiyorum- bir sergi haberini paylaşayım:

    “Saint Exupéry’nin Küçük Prens öncesi ve sonrası bu kahramanı tasvir ettiği çizimleri eserin 70. yılı onuruna Paris’te sergileniyor. Yazarın fikir haklarından sorumlu vakfın başkanı Olivier d’Agay, “Burada adeta bir definenin ortasındayız. Bir mahzendeyiz ve içinde bir hazine saklı. Hazinenin kaynağı ise Küçük Prens. Anlatımından çizimine, kitaptakilerden önce ve sonraki çizimlere kadar her şey var. Saint Exupéry, Küçük Prens’i kendinin bir temsili, karakterinin bir uzantısı olarak çizmiştir” sözleriyle Saint Exupéry’nin çizimlerini bir hazine olarak değerlendiriyor.

    Yaklaşık 250 dile çevrilen, 20. yüzyılın en çok okunan Fransızca romanlarından Küçük Prens her yıl milyonlarca kopya satmaya devam ediyor. Antoine de Saint Exupéry Vakfı, şimdiye dek Braille alfabesiyle çok sayıda baskısı bulunan eserin 70. yılında, bu kez de en önemli ögelerden biri olan çizimlerini Braille tekniğiyle dönüştürerek yayınlıyor.”

    Saint Exupéry’nin ölümü de gizemli…1944 yılında Korsika’dan bir keşif uçağıyla havalanmış, kendisinden bir daha da haber alınmamış. 1998 yılında bir balıkçı Marsilya’da yazarın, üzerinde “Saint-Ex” yazılı künyesini bulmuş. 2000 yılında ise profesyonel bir dalgıç uçağın bazı parçalarını ortaya çıkarmış. Sonunda Kültür Bakanlığı resmi olarak yazarın uçağının Marsilya’da düştüğünü açıklamış ve şunu eklemiş: “Neden, bilmiyoruz. Muhtemelen de asla bilemeyeceğiz”.

    YanıtlaSil