Sekiz
yaşındaki Aglaia ile “büyük” arkadaşı Bianca şehirde bir apartman dairesinde
yaşamaktan sıkılırlar ve birlikte bir ağaçta yaşamaya karar verirler.
İlk
bakışta diğerleri gibi görünse de seçtikleri ağaç farklıdır. Dikkat edildiğinde
ağacın dibinde bir kapı fark edilir. Kapıdan gövdenin içine girilir. Ağacın
gövdesinin içi boştur ve burada yukarıdaki dallara çıkan bir merdiven
bulunmaktadır. Gövdenin üstünde, gizlendiği için yerden görünmeyen bir platform
vardır. Bu platformda ayrıca bir gizli kapı bulunur. Buradan yukarıya yiyecek
hatta ihtiyaç duyulsa bir piyano bile çıkarılabilir. Kimsenin Aglaia ve
Bianca’nın burada yaşadığından haberi yoktur. Bu, ikisi ve Çalçene Boşboğaz Bey arasında bir
sırdır.
Ağaçta başka kimse yok gibi görünse de Çalçene
Boşboğaz Bey, Bianca ve Aglaia’nın gelmesinden çok önce ağaçta
yaşamaya başlamıştır. Gerçi kimse bunu doğrulayamaz. Bir gün Bianca’nın siyah
kedisi Mürdüm kuşları kovalarken henüz keşfedilmemiş dallara çıkar. Burada
ikinci bir platform ve üzerinde de kapısı zincirlerle çevrelenmiş bir kulübe
vardır. Paspasın üzerinde “hoş geldin” yerine “gidin” yazar. Pencereden bir
tüfek görünür ve zilin yanında da “azgın köpek, kaybolun!” yazan bir tabela
vardır. Burası Çalçene Boşboğaz Bey’in
evidir.
Bianca,
bu geçimsiz komşunun sızlanmalarından sıkıldığı bir gün etobur bir bitkiyi
evinin yakınlarına koyar. Ancak Çalçene Boşboğaz
Bey bitkiyi ehlileştirmeye karar verir ve ona bir isim de koyar.
Bitkiyle kurduğu ilişkiyi kıskanan köpeği ise Bianca ve Aglaia’nın yanına
sığınır.
Bu
arada çıkan su sorununu halletmek üzere bir tesisatçıyı uyurken evinden alıp
ağaç eve getirirler, gözlerini de bağlarlar. New York’ta Özgürlük Heykeli’nin tepesinde
olduğunu söylerler. Böylece su tesisatını kurar tesisatçı. Ertesi gün karısına
bir daha brokoli pişirmemesini, yediklerinden dolayı o gece kötü bir rüya
gördüğünü söyler.
Kitabın devamında göç eden leylekler çatısına pisledikleri
için Çalçene Boşboğaz Bey’in epey
gözlem yaptıktan sonra fırsatını kollayıp birkaçına ateş etmesiyle gelişen
olaylara tanık oluruz. Bianca ve Aglaia leyleklerin yanına gittiğinde bebek
taşıdıklarını görürler. Sonrasında bir şekilde leyleklerin taşıdığı dört bebek
onlarla kalır. Çocuklara süt vermek için önce bir kurt düşünürler. Ama bir
kurdun bunu kabul etmeyeceğine karar verip Saint Bernard cinsi bir köpek bulurlar.
O da diğerleriyle birlikte ağaçtaki evde yaşamaya başlar. Öyle ki bir süre
sonra ağaçta yaşaya yaşaya köpek doğasını kaybeder. Hatta ileride kanatları
çıkacak ve uçacaktır.
İtalyan çocuk edebiyatının önemli yazarlarından biri olarak
kabul edilen Bianca Pitzorno’nun
yazdığı, Quentin Blake’in
resimlediği ve Nilüfer Uğur Dalay’ın çevirdiği Ağaçtaki Ev adlı roman Günışığı
Kitaplığı tarafından yayımlandı.
Tülin Sadıkoğlu
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilçooooooooooooooooooooooooook güzelllllllllllllllllllll:):):):)
YanıtlaSil