İstanbul’a bahar gelmiştir. Buna
en çok sevinenlerden biri de İstanbul’un kedilerinden Bayram’dır. Uzun ve soğuk
geçen kışın ardından o da tıpkı insanlar, böcekler, çiçekler gibi kendini
sokaklara atar. Sokakta yürüyüp giden insanları seyreder, sırtını güneşte ısıtır.
Güneşi görünce biraz da uykusu gelir Bayram’ın; ufak bir şekerleme yapmak ister,
ama o da ne! Onundan bir karaltı “vıztt” diye geçer. Ne olduğunu anlamak için
gözünü bile kırpmadan beklemeye başlar. O şey üçüncü kez önünden “vızzt” diye
geçerken yerinden ok gibi fırlar, önüne dikilir.
Karşısında küçük, küçücük bir
fındık faresi vardır. Şimdi sırası mı, diye düşünür kedi Bayram. Kedi olarak
görevi bir fareyi avlamak ve yalayıp yutmaktır, karnı toktur, uykusu vardır.
Bunu söylemesiyle karşısında fare bağırmaya, tepinmeye başlar: “Asla…gelme
üstüme…sen bana dokunamazsın…Tırnağını bile süremezsin…Eğer bana en küçük bir
zarar verirsen…tüyümü koparırsan…kuyruğumu çekersen…çantamı parçalarsan…saçlarımı
dağıtırsan…seni elçiliğe şikâyet ederim…Yürü diyorum sana..git başımdan…Pist…piiissst…”
Kedi Bayram şaşkınlıktan kalakalır. Sonunda farenin Fransız vatandaşı olduğu
anlaşılır, adı da Sofia’dır, ama yakın arkadaşları ona Sofi derler.
Bayram, Sofi’nin Paris’ten İstanbul’a
uçakla geldiğini öğrenince bu maceralı yolculuğu anlatmasını ister. Ancak Sofi
etrafında gördüğü güzel yapıları merak etmekten macerasını anlatamaz. Birlikte
İstanbul’u gezerlerken Bayram da Sofi’ye gördükleri tarihi eserlerle ilgili
bilgi verir.
Tiyatro oyunları ve film senaryoları yazan, sevilen pek çok televizyon dizisinde öykü ve tretman yazarı olarak görev alan, Muharrem Buhara’nın çocuklar için yazdığı Parisli Fındık Faresi başlıklı bu eğlenceli roman İş Bankası Kültür Yayınları’ndan yayımlanıyor. Kitaptaki resimler ise Zeynep Özatalay’a ait.
Tülin Sadıkoğlu
süper aradığımı bldum
YanıtlaSil