On üç yaşındaki Marie, “Henriette Konağı”nda yaşamaktadır.
Yüz yıl önce Marie’nin babasının dedesinin, eşine evlilik hediyesi olarak
aldığı bu ev, bir zamanlar görkemli olsa da zaman içerisinde epey yıpranmıştır.
Aile sık sık evi baştan aşağı onarmak gerektiğinden dem vurur; ancak yeteri
kadar paraları yoktur. Neyse ki evin bütün ayıplarını örten “hayırsever” bir
sarmaşık vardır. Hatta Marie’nin büyükannesi Henriette, evin onarılmasına bu
sarmaşık yüzünden karşı çıkar; çünkü bu durumda sarmaşık sökülecektir ve
büyükanne sarmaşığın yokluğuna alışamayacağını, yeniden büyümesini beklemeye
ise ömrünün yetmeyeceğini düşünmektedir. Sarmaşık sökülmekten kurtulacak, ama “Henriette
Konağı”nı ve sakinlerini daha büyük bir sorun beklemektedir ne yazık ki…
Marie’nin yanı sıra konakta hepsi birbirinden farklı ve "ilginç" kişiliklere sahip, Marie’nin annesi ve babası, Olli Hala, büyükannesi ve
büyükdayısı yaşamaktadır. Zenginleşme saplantısı olan ve bu yönde projeler
üreten büyükanne Henriette sürekli başarısız girişimlerde bulunur. Onun
bu girişimlerinden sonuncusu evi ve evde yaşayanları çok etkileyecektir. Kulakları
neredeyse hiç işitmeyen büyükdayı Albert ise emekli olduğundan bu yana tek
tutkusu olan bahçıvanlıkla, çiçekleriyle uğraşır. Bir dişçinin yanında çalışan
Olli Hala’nın asıl tutkusu ise şiir yazmaktır. Annesi ve babasının bir kuaför
salonu vardır. Böyle bir “curcuna” içinde yaşarken Marie tesadüfen bankadan
gelen bir mektup bulur. Mektupta büyükannesinin aldığı 987 bin 234 şilinlik
kredinin taksitlerini ödemediği için ön dört gün içinde tamamını ödemesi gerektiği
yoksa bankanın haciz davası açmak zorunda kalacağı yazmaktadır. Marie, bu
mektubu gösterdiğinde büyükannesi onu sakinleştirir. Yavru bir kediyi almak
için anne babasını nasıl ikna edeceğiyle kafası meşgul olan Marie bu konuda
daha fazla düşünmek istemez. Ancak bir süre sonra ortaya çıkar ki büyükannesi
borcu ödeyemediği için banka evi açık artırmayla satacaktır. Büyükanne para bulmanın
yollarını arar. Diğerleri ise bu durumda ne yapacaklarını düşünüp taşınırlar. Marie
ise çok mutsuzdur. Sonunda yardım Marie’nin hiç beklemediği bir yerden
gelecektir.
Bütün bunlarla uğraşırken Marie bir genç kız olmanın gereklerini
de yaşar. Bir türlü seçim yapamadığı Konrad ve Stefan arasında kalmıştır. Bu
yetmiyormuş gibi en yakın arkadaşı Reserl’in Stefan’dan hoşlandığını
öğrenir. Marie kimi seçecek? Anne ve babası boşanmak üzere olan Reserl’le
arkadaşlıkları olanlardan nasıl etkilenecek? “İlk öpücüğü” Marie’nin hayal
ettiği gibi olacak mı? Olaylar bu kez de Marie’nin hiç beklemediği şekilde
gelişecek.
Alman Gençlik
Edebiyatı Ödülü, Hans Christian Andersen Ödülü ve Astrid Lindgren Anma
Ödülü de aralarında olmak üzere pek çok ödülün sahibi Christine Nöstlinger’in gençler
için yazdığı Curcuna Evi, Günışığı Kitaplığı’ndan kısa bir süre
önce yayımlandı. Kitabı Türkçe’ye Mine Kazmaoğlu çevirdi.
Nöstlinger, özel bir yazar. Olayları asla pembe gözlüklerle
anlatmıyor. Ajitasyon da yapmıyor. Bir çocuğun, bir gencin yaşayabileceği
sıkıntıları, açmazları ya da sevinçleri büyük bir doğallıkla, gerçekçi bir
üslupla aktarıyor. Bunu yaparken kendine has bir mizah kullanmaktan da geri
durmuyor.
Yüzün üzerinde kitap yazan Christine Nöstlinger’in tüm
kitapları Günışığı Kitaplığı’ndan çıkıyor. “Curcuna Evi”, yazarın okul öncesi,
çocuk ve gençlik kitapları dahil olmak üzere Türkçe’de yayımlanan 22. kitabı imiş.
Sevdiğimiz bir yazarın okunacak 22 kitabı olması büyük bir şans!
Tülin Sadıkoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder