Tatil köyündeki ele avuca sığmaz, “kafası lüleler ve tuhaf
fikirlerle dolu” olan Luise Palfy, yeni gelenler arasında kendisine tıpatıp
benzeyen –aralarındaki tek fark yeni gelen kızın saçlarının örgülü olmasıdır – Lotte Körner’i görünce arkasını döner ve koşarak uzaklaşır. Hatta tatil köyünün
yöneticisi Bayan Muthesius onlar kadar birbirlerine benzeyen iki kızın çok iyi
arkadaş olacaklarını düşündüğünü söyleyince Luise yine kızgınlıkla odayı terk
eder. Ona göre daha utangaç ve sakin yaradılışlı olan Lotte ise sesini
çıkarmaz.
Luise çok öfkelenmiştir; Lotte’nin tatilini mahvettiğini
düşünmektedir. Diğer çocuklar ve tatil köyü yöneticileri de şaşkındır. Akraba olmak bir yana aynı şehirden bile değildirler. Lotte,
Münih’te annesiyle yaşamaktadır; Luise ise Viyana’da babasıyla…
Bayan Muthesius, iki kız arasındaki bu gerginliği gidermek
için radikal bir çözüm bulur. Önce yemekte yan yana oturtur. Herkes onlara hayretle bakmaktadır.
Luise kendini daha fazla tutamaz ve Lotte’nin baldırkemiğine bir tekme atar. Lotte
acıyla irkilir, ama yine sesini çıkarmaz. Bayan Muthesius, bununla da kalmaz, Luise
ve Lotte’nin yan yana yataklarda yatacaklarını söyler. İki küçük kız
birbirlerine arkalarını döner ve uyur gibi yaparlar; ama ikisinin de gözleri
açıktır. Luise hâlâ öfkelidir. O sırada bir ağlama sesi duyar gibi olur; sanki biri ses
çıkarmamaya, sesini bastırmaya çalışarak ağlamaktadır. Bu, Lotte’dir. Elleriyle
ağzını sıkı sıkı kapatarak ağlamasını bastırmaya çalışmaktadır. Annesi vedalaşırken kızının çok güzel birkaç hafta geçirecek olmasından dolayı ne kadar mutlu olduğunu
söylemiştir ona. Lotte çok ciddi bir kızdır ve annesi bunun kendi suçu olduğunu
düşünmektedir. Mesleği gereği evde çok az zaman geçirmekte, eve yorgun argın
gelmektedir. Annesine göre Lotte bu tatilde çok eğlenecektir. Oysa küçük kız
şimdi yabancı bir yerde, kendisine benzediği için ondan nefret eden ve kötü
kalpli olduğunu düşündüğü bir kızın yanındadır ve hiç de eğlenmemektedir. Lotte’nin
kafasından tüm bunlar geçer ve hıçkırarak ağlarken birinin saçlarını okşadığını
fark eder. Lotte de saçını okşayan Luise’in eline yavaşça dokunur. Aralarında
bir ateşkes başlar ve bu derhal arkadaşlığa dönüşür. Artık birbirlerine tıpatıp benzemenin keyfini çıkarmaya başlarlar.
Kendilerinden, ailelerinden bahsederken Luise, Lotte’ye
babasının ne zaman öldüğünü sorar. Lotte’nin bu konuda bildiği çok şey yoktur
çünkü annesi babasından hiç söz etmez. Luise de annesinin fotoğrafının bir
zamanlar babasının piyanosunun üstünde durduğunu, ama babası onu fotoğrafa
bakarken görünce ortadan kaybolduğunu anlatır. İkisi de dokuz yaşındadır; bunda
tuhaflık yoktur, ama her ikisi de aynı gün ve aynı yerde doğduklarını öğrenince
şaşkınlıktan donakalırlar. Lotte, annesinin fotoğrafını Luise’e gösterince
küçük kız fotoğrafı mutlulukla göğsüne bastırır ve fotoğraftakinin annesi
olduğunu söyler. Lotte ve Luise ikiz kardeştirler; ama anne-babaları niye bunu
onlardan saklamışlardır. İkisi de bunun haksızlık olduğunu düşünür.
İki küçük kız bir plan yaparlar. Luise, Lotte’nin yerine
annesinin yanına; Lotte de Luise’in yerine babasının yanına gidecektir. Sonra
neler mi olacak? Kitabı okuyun, göreceksiniz…
Hem çocuklar için hem büyükler için pek çok eser veren Alman
yazar Erich Kästner’in yazdığı, Walter Trier’in resimlediği, Süheyla Kaya’nın
dilimize kazandırdığı İkizler Neyin
Peşinde?, Can Çocuk Yayınları’ndan çıkıyor. 10 yaş ve üstü okurlar için önerilen ve yurt dışında pek çok kez filme çekilen "İkizler Neyin Peşinde?" adlı roman ülkemizde de filmleştirildi.
Tülin Sadıkoğlu
Bloğunuzu merakla takip ediyorum, oğluma kitap alırken de önerilerinizi dikkate alıyorum, önerileriniz için size teşekkür ediyorum:)
YanıtlaSilBiz de size teşekkür ederiz.
Sil