8 Mayıs 2014 Perşembe

Sevgili Can Göknil'in atölyesinde gerçekleştirdiğimiz söyleşinin ikinci bölümü...

 TS-EA: Birleşmiş Milletler ‘de yaptığınız konuşmanın ve ödülü biraz detaylı anlatabilir misiniz? 

Can Göknil: Bütün kitaplarımı incelediler, o tarihe kadar çıkmış olanları istediler. The Golden Baloon Award Çocuklara yapılan hizmetten dolayı verilen bir ödül.

Bir yaz bir hanım, Filiz Odabaş Geldiay, geldi, sizinle tanışmak istiyorum dedi. Kardeşim vasıtasıyla bana ulaşmış. Birleşik Amerika’da yaşayan birisi, aslında orada yaşayan Türklerin Türkiye’yi tanıtım açısından çok faydası oluyor. Çünkü aydın, güzel insanların orada Türkiye’yi anlatması tarihimizdeki kötü tecrübelerin yankılarından daha etkili oluyor. Filiz Hanım, çocuklarla ilgili bir vakıf kurduklarını söyledi. Bu vakfın bir ödülü, Altın Balon Ödülü için sizi tanımak istiyorum, belki buna aday olursunuz dedi. 23 Nisan’ın Egemenlik Bayramı olmasının yanı sıra dünyadaki bütün çocukların bayramı olmasını sağlamaya çalışan bir vakıf olarak Türkiye çocuğuna önem verir mesajını vermek için çalışıyorlardı. Sonunda bana bir yazı geldi, Türkiye’de çocuklara yaptığım hizmetlerden dolayı bana da ödül verilmiş. Sonra Birleşmiş Milletler’de bir konuşma yapacaksınız dediler. Heyecanlıydım. 23 Nisan günü Birleşmiş Milletler’de delegelerin sıralarında minik çocuklar oturuyordu. Düşündüm ne konuşayım diye. Kürsüye çağırdılar. Benim için önemli olan farklı kültürlerin birbirini tanıması dedim. İnsan birbirini tanıdıkça sever. Kendi Amerika maceramı, kültürü tanıdıkça o ülkeyi daha çok sevdiğimden bahsettim. Bizim ülkemizin de çok hoş tarafları var diye devam ettim. İnsan bilmediğinden çekinir ama birbirini tanırsa daha çok sever dostluk kurulur, dünya barışına da katkısı olur gibi şeyler söyledim. Sonra orada… Özgen Acar varmış, Cumhuriyet’de yazıyor şimdi. O da TRT ekibiyle gelmiş, öyle olunca TRT2’de 20.00 haberlerinde vermişler bizim töreni.  

TS-EA: Peki, yurtdışına yönelmenizin sebebi neydi?
Can Göknil: Burada kendime pazar bulamamaktı aslında. Okul öncesi resimli kitapları yayınlanmıyordu. İyi yayınevleri henüz bu işe girmemişti. Bir de Remzi’nin küçük kitapları vardı. O tarihte hep öncü durumundaydım. Kimse çocuk kitabı ile ilgilenmiyordu, ben de duyurmaya çalışıyordum. Derneği (ÇGYD) o niyetle o günlerde kurduk.

TS-EA: Yeri gelmişken Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin kuruluş sürecini anlatır mısınız bizlere?
 
Can Göknil: Bratislava sergilerine katılırken orada Türkiye’de IBBY’nin bir uzantısı niye yok dediler. Nasıl olacak bu dedim? Siz bari kişisel üye olun diye önerdiler. Küçük aidatı vardı, karşılığında Bookbird dergisi geliyordu. Sektörde başka ülkelerde ne olup ne bittiğini oradan takip ediyordum. Türkiye’ye çocuk kitaplarıyla ilgili bir derneğin gerekli olduğunu düşünenlerin başında, o zaman Doğan Kardeş’de çalışan Ergin Telci vardı. Çocuklara hizmet etmiş birisidir. Bu derneği burada kuralım dedi. Kaynak nasıl bulacağız derken, Yapı Kredi destek olabilir dedi. O kısmına da ön ayak oldu. Hatta derneğin başkanı oldu ilk zaman. Aramız da Prof. Dr. Meral Alpay da vardı; kütüphaneci hanım, çok aktifti. Almancası çok iyiydi, o da Almanya ilişkilerini yürütürdü. Dernek kurma yasası varmış Türkiye’de. Bazı evrakları toplayıp, başvurumuzu yaptık. Sicili temiz birileri gerekiyordu savcılıktan izin almamız için. Ben ve Fatih Erdoğan gittik savcılıktan temiz kâğıdı aldık. Ama ben hem kişisel üye olup hem dernek kuramazmışım, öyle olunca kişisel üyeliğimden istifa ettim. İlk yıllar dernek de gerektiği gibi yönetilemedi. Kaynak sorunu vardı ama sonra sonra bugünlere gelindi.

TS-EA: Daha sonra neler yaptınız?
Can Göknil: Yapı Kredi Yayıları ile çalışmaya başladığımda yıl 1997’di. Bir iki yıl çalıştık. Sonra çocuk yayınlarından vazgeçiyoruz dediler. Daha sonra bir gün Samiye Hanım beni aradı ve 2006 yılından itibaren Can Çocuk Yayınları için hem yazdım hem resimledim. Sanıyorum toplam 15 kitabımız oldu.

Bunlardan bahsetmişken Hollanda deneyimim de anlatmaya değer. Bize çalışın, burada göçmenleri eğitmeye çalışıyoruz dediler. Hollanda birçok dilde yayımladı kitaplarımı. Mesela korku konusunda bir kitap yazıp resimlememi istiyorlardı yani konu veriyorlardı. Hayali arkadaş konusu da bunlardan biriydi. O kitapları yaptım ve bugün hâlâ kullanılıyor. 1995- 1997 yılları arasında 7-8 dile çevrildi o iki kitabım. Resmi de beraber yürüttüm. Ülkede ve dışarıda önemli sergilerim oldu.

Bologna illüstratörler katalogunda 1986 ve 1987 yıllarında yer aldım. Ona girmek çok zordu. Feridun Oral ve ben birbirimizden güç alıp Bologna Fuarı’na desen hazırlardık. Girdiğim iyi oldu. İsveçli yayıncılar oradan ulaştı bize. Fuarların herkesi birbirleriyle tanıştırmak.

TS-EA: Türkiye’deki resimli öykü kitabının gelişimi nasıl oldu?

Can Göknil: Serpil Ural ile ben vardık. Bazen bu işe heves eden ressamlar çıkıyordu piyasaya, mesela Tomur Atagök renkler hakkında bir kitap yaptı. O da Amerika’dan yeni dönmüştü İstanbul’a. Fakat bir kere yaptı. Ben bunu süreklilik içinde yaptım. Eğitime katkıda bulunmamın gerekli olduğunu düşünüyordum. Mimar Sinan Üniversitesi’nde ders verebilirdim ama istemedim. Çocuk kitapları tam bana göre oldu. Form olarak kitabı seviyorum, o yaş grubunun hayal gücünü seviyorum benim karakterime de uyuyor.
TS-EA: Şimdiki resimli öykü kitaplarını nasıl görüyorsunuz?

Can Göknil: Bunun yanıtını vermek için bir tecrübemden daha bahsetmemde fayda var. Amerika’da bir sempozyuma davet edildim. Kırk ülkeden katılımcı var. Books and Broadcasting for Children… Konu, radyo ve televizyon yayıncılığı ve kitaplar ve televizyondaki çocuk programları… Türkiye’den beni seçmişler. 1979 yılı. Bir koca rengârenk grup olarak Amerika’nın birçok eyaletinde bizi dolaştırdılar ve orada bu iş nasıl yapılıyor anlattılar. Bizim de düşüncelerimizi, ülkelerimizin çocuk yayıncılığındaki çalışmalarını duymak istediler. Çocuk yayıncılığında en iyi hizmet nasıl olmalıdır? Sri Lanka gibi birtakım temsilcilerin hali benden kötüydü, orada hemen hemen hiçbir şey yoktu. O zaman bizde tek televizyon kanalı var, çocuklara kötü program yapmak ne demek? Büyük küçük bütün aile ne varsa birlikte izliyor. Bu aslında pozitif bir durum çünkü aile çocuğun ne seyrettiğini biliyor. Gelişmiş ülkelerde ise televizyon bir nevi dadı konumunda. Çocuklara göre çok program var, ekranın önünde saatlerce oturuyorlar. Ama izledikleri filmler bir küçük açısından çok da zararlı olabiliyor. Şimdi biz 35 sene sonra aynı yere geldik.

Evet çok çocuk kitabı çıkıyor. Nitelikli niteliksiz çıkıyor. Çocuk yayınları televizyonda yapılıyor; iyisi kötüsü, Japon’u, göz bozanı, bayıltanı her şey var. Ama bir süzgeç lazım. Sansür değil yanlış anlamayın. Çocuk duyarlılığını tanıyıp nitelikli işler sunmak lazım. Bunu kaç yayınevi yapıyor? Bunları düşüne düşüne yapan ve planlayan yayınevlerinin arttığına inanıyorum. Resimli kitap (picture book) uzun yıllar olmadı. Çünkü devamlı ucuz olsun, aman ne olacak çocuktur, yapılırsa bir tek alfabe yapılır, okula gitmeyen çocuğun ne ihtiyacı var kitaba gibi düşünceler hâkimdi.

Büyümeyi kitapla ele almakta çok geciktik ki bizim nüfusumuzun çok genç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama şimdi ben bakıyorum nitelikli çok çizer var. Hoş bir şey. Çünkü bu demek ki burada resimli kitabı bir çıkış noktası olarak görüyorlar. O zaman yok muydu ressamlar, vardı ama çocuk kitabına gönül koyan yoktu.
Kitap resimlerini öyküsüyle ürün halinde pazarlamak yayınevinin işi. Aytül Akal, Ayla Çınaroğlu gibi kendi yayınevlerini kurup ilerleyenler de oldu. Çünkü başka çıkış yoktu kanımca. Mesela Gülten Dayıoğlu farklıydı, onun metinleri resme dayanmıyordu. Onun gidebileceği yerler vardı. Resimli kitap ise farklı, görsel iletişim. Anında. Neredeyse çevirmene dahi ihtiyaç yok. Her konuda güzel resimli kitap olsa çocuk onu anında kavrayacak, estetik açıdan da faydası olacak. Nitelikli olmak kaydıyla yoksa resimle çocuğu bozabilirsiniz de. Dolayısıyla resimli kitap sınırları olan bir sanat dalı.

Eskiden 4 renk baskı yapılırdı, dört rengin birleşmesinden de başka renkler çıkardı. Siyah yazı için kullanılırdı, diğer 3 rengin karışımları ve hangi yüzde ile karışacağı önemliydi. Şimdiki çözüm dijital. O ilk zaman filmlerin yapılması için asetatlar alırdık, alt kartona deseni çizeriz, üstüne asetatı bantlarız, kesim işaretlerini koyarız. O asetatın üzerinde örneğin kırmızıları keserdik. Arkadan üstüne bir asetat daha yapıştırıp mavi bölgeleri keserdik. Bir de bunun yanında yüzdelerini girerdik. Bilen uğraşan pek azdı.


TS-EA: Siz kendiniz yazıp resimliyorsunuz? Hiç başka biriyle çalışmayı düşünmediniz mi?

Can Göknil: Resimlediğim iki kitap var aslında. Biri mitoloji kitabı Prof. Dr. Zühre İndirkaş’ın Türk Mitolojisi. Biz onunla ortak çalıştık. Almanya’da Gülfidan çıktıktan sonra o yayınevi bana mitoloji kitabı hazırlayın dedi. Bunu bir sanat tarihi profesörü yapmalı demiştim. O zaman siz öyle birini bulun, resimlerini siz yapın dediler. Çocuk kitabı değildi. Diğer resimlediğim kitap da çocuk kitabı değildi. Doktorum Selçuk Erez, hayvan dostlarımız diye küçük hikâyeler yazmış. O rica edince onu resimledim. Ama prensip olarak yapmıyorum çünkü ben çizer değilim, her nabza göre şerbet veremem. Bir ressamım, bir düşüncem var, onun etrafında yoğunlaşmak istiyorum. Kendi his ve önemli bulduklarımı aktarmak istiyorum. Ayrıca bir de resimlediğim ama yazmadığım masal var. Nazım Hikmet’in Sevdalı Bulut Masalı.

TS-EA: Sevdalı Bulut’ resimleme süreci nasıl gelişti peki?
 
Can Göknil: Nazım Hikmet ismini duyunca ben ona bir bakayım dedim. Filiz Özdem de metni yolladı. Çok kışkırtıcı bir metin, çok şiirsel, çok hayal, çok metamorfoz var, çok girebileceğim çizimler var. Okuyunca büyülendim. Yaparım tabii dedim. Kısa bir zamanda da yaptım.
Sonra Gündüz Vassaf bu işin içindeymiş. O Nazım Vakfı ile yakın zamanda Amerika'da sanırım Brown Üniversitesi’nde bir sempozyum düzenledi. Benim okul arkadaşımdır, ayrı yollarımızda yürüdük ama severiz birbirimizi. O da kitap dünyasının içinde dedi ki çok hoşuma gidiyor iki güzel insan sayfalarda buluştu. İşte böyle bir şekilde buluşmalar oluyor. İnsanlar kültür düzeyini yükselttikçe o buluşmalar da oluyor. Çağdaş Türk edebiyatını takip etmeğe çalışıyorum. Edebiyat ve kitap dünyasının her şeyine hayranım.

TS-EA: Genç illüstratör ve illüstratör adaylarına, resimli kitap yapmak isteyenlere ne önerirsiniz?
 

Can Göknil: Kendi çalışmamda ortam olsun olmasın hep gayret ettim. Hiç duraksamadan ürettim. Daha doğrusu hep çalışkan oldum. Yılmamak lazım. Bazen yazarlar çizerler hayal kırıklığına uğruyor çünkü istediğini bulamıyor, düşük ücretler alıyor ama bu da bir vazife Çocuklar bizim geleceğimiz. Onların hayal gücüne, eğitimine hizmet etmek zorundayız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder