29 Ağustos 2014 Cuma

Editör Yako

Kitap okumayı diğer şehirlerde yaşayan insanlardan daha çok seven yetişkinlerin ve çocukların yaşadığı bir şehir vardır. O kadar ki onlar için kitap okumak her şeyden önce gelir. Ancak şehirdeki meclis üyeleri bu nedenle büyük bir sorunla karşı karşıya kalırlar: “İnsanların okuyacağı onca kitabı nereden bulacaklardı?”

Belediye meclisi üyeleri düşünürler taşınırlar ve belediye bütçesinin bir bölümünü yayıncılara ayırmaya karar verirler. Böylece yeni yayıncılar ortaya çıkmaya başlar ve her gün yeni kitaplar yayınlanır. Günler geçtikçe kitap sayısı artar; ama aynı artış kitapların niteliğinde görülmez. Yayıncılar birbirleriyle yarış edercesine kitap yayımlamaya girişince kitaplardaki hatalar her geçen gün artmaya başlar. Yedi cüceler, sekiz olur; Sindrella ayakkabı yerine parmak arası terlik giyer; Robin Hood, Robin Food olur; hikâyenin birinde dışarısı kapkaranlıkken gökyüzünde güneş parlamaktadır… Yazım hataları, mantık hatalarıyla dolu bu kitaplar kimsenin ilgisini çekmez. O yüzden de insanlar zamanla kitap okumayı bırakırlar. Şehir, kimsenin okumak istemediği kitap yığınlarıyla dolup taşar. Belediye meclis üyeleri tekrar kara kara düşünmeye başlarlar.

Günlerden bir gün şehre Yako adında birinin yolu düşer. Şehirdeki kitap yığınlarını görünce oranın tam da kendisine göre bir yer olduğuna karar verir. Yako bir editördür; işi kitaplardaki gerekli düzeltmeleri yapmaktır. Editör olmaya, küçük bir çocukken, bir yazım hatasının yol açtığı olaylardan sonra karar vermiştir.

Yako şehre taşınır taşınmaz işe koyulur Çok iyi bir editör olduğunu duyan tüm yayınevleri onunla çalışmak ister. Yako’nun evi kitaplarla, kitap taslaklarıyla dolup taşar. Artık daha fazla çalışamayacak noktaya geldiği bir gün kapı çalar… Gelen kim mi? Yanıtı kitapta bulacaksınız…

Hikâyenin ana teması özenle basılmayan kitapların çok iyi okurları bile kitaplardan uzaklaştırabileceği… Ancak merak edilen bir sorunun da yanıtını bu kitapta bulabiliyoruz: Editör kimdir ve ne iş yapar? Çeşitli vesilelerle genç okur arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde bu soruyla sıkça karşılaşıyoruz. Editör Yako, yaptığı işi, önemini de vurgulayarak çok güzel açıklıyor doğrusu.

Bosna Hersek doğumlu Kašmir Huseinović’in yazdığı, Andrea Petrlik Huseinović’in resimlediği Editör Yako başlıklı resimli öykü kitabı Final Kültür Sanat Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabı 5 yaş ve üstü çocuklar için önerebiliriz.


Tülin Sadıkoğlu

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Bir Eski Zaman Masalı: Devanası ve Ateş

Zamanlardan bir zamanda, diyarlardan bir diyarda, kırmızı mı kırmızı dağlar arasında annesiyle birlikte yaşayan bir kız çocuğu varmış. Küçük kız uzakta,  ateşler ülkesinde yaşayan abilerini çok özler, durmadan onları sayıklarmış. Ne yapmış etmiş annesini onları görmeye ikna etmiş. Anacığı küçük kıza yoğurup şekillendirerek balçıktan bir eşek yapmış. Derken küçük kız yola çıkmış. Yol uzadıkça incelmiş, inceldikçe uzamış, bir akşam hava kararmak üzereyken ateşler ülkesine varmış. Abileri kendisini görünce çok sevinmişler, yere göğe koyamamışlar. Sabah olmuş işe gitmek için kalkmışlar. Evin bir de kedisi, kedinin de kötü bir huyu varmış. "Aman kardeşim" demişler küçük kıza, sen sen ol, üzümünü ver, kediyi ihmal etme! İhmal edersen eğer kedi ateşi söndürür sonra." Küçük kız uykuya yenik düşer, kediye üzüm vermeyi unutur, kedi gider ateşi söndürür. Ateş bu onsuz bir şey olmaz ki! Ateş de sadece devanasında var. Devanası da devanası hani, gölgesi dağları tutan cinsten. Küçük kız gider bir cesaret devanasının kapısını çalar. Sonra... Sonrası Devanası ve Ateş adlı masalda.

Songül Vurdu, çocukluğunda annesi Elif Pupuş Vurdu'nun anlattığı masalı düzenleyerek yazmış, Seda Mit resimlemiş. 

Ateşin çalınması ile ilgili söylencelerle simgesel bağlantılar kuran anlatı, ateş ülkesine çalışmaya giden abilerin neden orda olduklarıyla ilgili güncelle ilişkilendirilebilecek çağrışımlar sunarken evrensel olanı anadoluya ait dille harmanlamayı başarmış. Ne damda incisiyle boncuğuyla örgü ören kız çocuğu sakil duruyor ne de klasik masallarda olması gereken tilkinin yerini kedinin almış olması. Her şey doğal bir akış içinde, birbiriyle uyumlu bir şekilde ifadelendirilmiş.
Devanası ve Ateş, Tilkilerin Düğünü, Bozkır, Şaşkın Salyangoz, Üşüyen Tırtıl, Oblomov Kedi ve Alabalıkların Şarkısı adlı kitapları art arda yayımlayan Mavi Pencere Yayınları, özenli resimleri ve baskı kalitesiyle de dikkat çekiyor. Hemen tüm kitaplarda kolay izlenebilir metinleri güçlü çizgilerle resmetmek tercih edilmiş.

 Mavi Pencere Yayınları,  bir çocuğun merak ettiği temel soruları yalın bir dille anlatmayı önceleyen çizgisi ve eski zaman masallarını günümüze taşıyan üslubuyla okul öncesiyle ilgili kitap bulma zorluğu çeken ebeveynler için iyi bir seçenek sunuyor.

Levent Turhan Gümüş

25 Ağustos 2014 Pazartesi

"MIŞ GİBİ"

Ramon resim yapmaya bayılan bir çocuk. Kâğıdı ve kalemi elinden düşürmeyen Ramon yatakta olsun, tuvalette olsun her fırsatı değerlendirip her şeyin resmini yapıyor. Yine böyle bir gün vazoyu ve içindeki çiçekleri çizerken ağabeyi Leon, Ramon’un resmine bakıp alay ederr. Kahkahaları arasında çizdiğinin ne olduğunu sormayı da ihmal etmez.

Ramon neye uğradığını şaşırır ama ağabeyinin yaptığını görmezden gelemez. Hevesi kırılmıştır ve yeteneğini, çizdiği resimleri sorgulamaya başlar. Çizip atar, buruşturup atar resimlerini.

Kalemi elinden bırakıp bu işin bittiğini düşündüğünde kız kardeşi Marisol, vazodaki çiçek resmini göstererek en sevdiğim bu der. Ramon, aslında vazoyu ve çiçekleri çizmek isteyip beceremediğini söylediğinde Marisol’un verdiği “VazoyMUŞ GİBİ” yanıtı ile Ramon kendine gelir. Ayrıca bu yanıt Ramon’un farklı bir yaklaşım göstermesini sağlar. Kız kardeşi Marisol neredeyse Ramon’un ilham perisi oluyor.

Peter H. Reynolds, çocukları yaptıkları işlere kendi imzalarını atmalarını sağlayan metinler yazıyor. Sanata yaklaşım, sanatta kendini ifade etme ve yaptığını savunabilme ile bakış açısının işleri değiştirebildiğini gösteriyor.

Peter H. Reynolds, “mış gibi” kitabını istediği gibi çizmeyi ona öğreten öğretmeni Doug Kornfeld’e ithaf etmiş. Oya Alpar’ın çevirdiği, Altın Kitaplar Yayınevi tarafından yayımlanan kitap okul öncesi çocuklara hitap ediyor. 

Ebru Akkaş





22 Ağustos 2014 Cuma

Kır Kurdu Kitap Kurdu

“Kır Kurdu Kitap Kurdu” gerçekten de “harika hayvanlardan hikâyeler” sunuyor. Bu harika hikâyeler benim için hem çok eğlenceli hem de bilgilendirici oldu doğrusu. Örneğin siz, dişi fener balığının kafasında ince, uzun bir anten olduğunu ve bu antenin ucunda da ışıldayan bir fener olduğunu biliyor muydunuz? Ya da çardak kuşunun yuvasını süsleyip püslediğini, kimi zaman yalnızca mavi eşyalar kullandığını? Bir masal hayvanı olabilecek kadar zarif denizatının midesi olmadığını? Peki, Kuzey Kutbu’nda yaşayan kutup tilkisinin sıfırın altında elli dereceye varan soğuk havalarda nasıl ısındığını bilen var mı? Tembel hayvanın çok ağır hareket ettiğini biliyordum, ama öldükten sonra bile ağaca sarılı bir halde kaldığını bu kitapta öğrendim. Öyle ki öldüğü fark edilmiyormuş çoğu zaman. Çok hızlı uçabilen ebabil kuşlarının neredeyse hiç yere konmadıklarını da yine bu kitaptan öğrendim Kış beyazı cüce Rus hamster’ını ise ilk kez duydum. Üstelik erkek kış beyazı cüce Rus hamster’ı yavrulayan dişi Rus hamster’ına yardım edermiş. And kondoru ise kanatlarını açtığında üç metreye ulaşabiliyormuş.

Latimeria adında bir balık duymuş muydunuz? 1938 yılında balık avlayan biri, ayakları olan, mavi renkte garip bir balık yakalamış. Bu, bilim adamlarının yalnızca ilk çağlardan kalma fosillerden, taşlara bıraktığı izlerden tanıdığı bir dinozor balıkmış meğer. Sayısı bilinmese de Latimeria’ların halen yaşadığı tahmin ediliyormuş.

Tüm bunları ve daha pek çok başka eğlenceli ilginç bilgiyi bu kitapta bulabilirsiniz. Kitapta, ayrıca, bazı hayvanların çiftleşme özellikleriyle ilgili bilgilere de yer veriliyor. Örneğin, zarif biçimiyle yusufçuğun çiftleşme konusundaki titizliği gerçekten de ilgi çekici: Erkek yusufçuk kendisiyle çiftleşmek isteyen bir dişi yusufçukla karşılaşınca önce “pipi”sinin üzerindeki minik fırçayla onu temizliyor. Başka erkeklerin bıraktığı dölleri pipisiyle siliyor ve sonra da kendi dölünü bırakıyor. Çiftleşmeyle ilgili kitapta yer alan bilgilerden en çarpıcı olanı bu, bana kalırsa… Çocuğunuzun da ilgisini çekecektir. O nedenle belki de birlikte okumanız ya da gelebilecek sorulara önceden hazırlıklı olmanızda fayda var.

Anne-babalara ve öğretmen arkadaşlarıma danıştım. Okulda, cinsellikle ilgili bilgiler, çocuklara dördüncü ve beşinci sınıftayken veriliyormuş. Bu kitap da aynı dönemde okutulabilir.

Hollandalı yazar Bibi Dumon Tak’ın yazdığı, Fleur van der Weel’in resimlediği ve Şansal Livatyalı’nın Türkçeleştirdiği Kır Kurdu Kitap Kurdu – Harika Hayvanlardan Hikâyeler İletişim Yayınları’ndan çıktı.

Tülin Sadıkoğlu             

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Canavarın Çağrısı


Patrick Ness son yıllarda kitaplarını ilgiyle okuduğum, yaptığı işleri takip etmeye çalıştığım bir yazar. Gençlik kitapları ilgiyle okunuyor. Bununla birlikte sahanın önemli ödüllerinden sayılan Carnegie Madalyası'na da iki kez layık görüldü.

Canavarın Çağrısı ise hem yazarı hem çizeri ile bu ödülü alan nadir bir kitap. (2012 CILIP Carnegie ve CILIP Kate Greenaway Madalyaları)

Kitabın konusu kadar kitabın yazılma süreci de bir o kadar ilginç. Patrick Ness, yazarın notu bölümünde merhum yazar Siobhan Dowd'dan bahsedip onun fikrinden yola çıkıp bu kitabı yazdığını söylüyor ve şöyle ekliyor: "Fakat iyi fikirlerin bir özelliği vardır: Yeni fikirlerin doğmasına önayak olmaları."

Canavarın Çağrısı’nın kahramanı Conor, son zamanlarda aynı kâbusu görmeye başlar. Annesinin sağlık durumu ve okulda ona musallat olan kabadayılar yüzünden hayatı gerçekten kâbusa dönen Conor uykusunda da rahat edemez. Tüm bunlar yetmezmiş gibi pencerelerinden görünen bir porsuk ağacı ayaklanır ve gece yarısını tam 7 geçe Conor’u ziyaret etmeye başlar. Bu ziyaretler Conor’un gerçeklik algısını zorlar. Hakikat ile rüya arasında yaşadığı şeylerden arta kalanlar işi içinden çıkılmaz bir hale getirir.

Porsuk ağacı, Conor’u gerçeklerle yüzleştirmek için ona üç hikâye anlatacağını ve sonunda Conor’un da bir hikâye anlatması gerektiğini söyler. Conor şöyle düşünür: "Bazı hikâyeler gerçekten de mutlu sonla bitmiyorlardı değil mi? Canavarın ona öğrettiği bir şey varsa o da buydu. Hikâyeler vahşi hayvanlar gibiydi ve hiç tahmin etmediğiniz yönlere gidebiliyorlardı bazen."

Patrick Ness kahramanlarının ağzından tahmin edilemeyecek hikâyeler anlatıyor bu kitabında. Ness kadar kitabı resimleyen Jim Kay de tüm övgüleri hak ediyor.

Arif Cem Ünver’in Türkçeleştirdiği Canavarın Çağrısı Tudem tarafından yayımlandı.

Ebru Akkaş

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Görünmeyenin Yazarı

Çok geçmeden yazar olmak istediğine karar verdi. Sözlerle pencereleri açacak, dünyanın nasıl bir yer olduğunu kendi gözünden anlatacaktı.
Londra’da doğan Virginia, kalabalık ailesiyle büyük, bahçeli bir evde yaşar. Tam sekiz kardeştirler. Virginia, kardeşleri arasında yaşları kendine yakın olanlarla oynamayı sever: Yani Vanessa, Thoby ve Adrian. Dördü birlikte çatı katındaki odalarında kalırlar.

Üç yaşına kadar hiç konuşmayan ve ailesini bu nedenle endişelendiren Virginia bir gün pencereden dışarıya bakarken bulutun martıya benzediğini söyler. Ablası ise bir koyuna benzediği karşılığını verir. Böylece tartışmaya başlarlar, “ta ki bulut bir file dönüşünceye dek…”

Konuşmaya başladıktan sonra neredeyse hiç susmayan Virginia kardeşlerine yatak öyküleri anlatmayı ve kitap okumayı çok sever. Babasının, duvarları tavana kadar kitaplarla kaplı ve kapısı her zaman kilitli olan odasına çeşitli bahanelerle girer ve büyülenmişçesine raflara bakar. Onun tutkusunu fark eden babası, bir akşam, odanın anahtarını verir ve kitapların hepsinin Virginia’ya ait olduğunu söyler. O günden sonra elinden kitap düşmez Virginia’nın ve çok geçmeden de yazar olmaya karar verir.

Her sabah çatı katındaki mavi koltuğuna oturur, okuyup yazar. Ancak etrafında bir şeyler yaparak dikkatini dağıtan çok insan vardır. Hâlbuki “sessiz sözleri yakalamak zor işti. Bu sözler, parmaklarının ucuna basarak herhangi bir açıklıktan sokağa doğru kayıp gidebilirdi. Bunu duymak için oldukça büyük bir sessizlik ve yoğunlaşma gerekiyordu.” 

Kendine ait bir odası olması gerektiğini düşünür Virginia. Ama o zamanlar, insanlar, kızlarının kitap okumasını ya da yazı yazmasını gereksiz görürler. Onlar için önemli olan tek şey kızlarının evlenmesidir. Bunun haksızlık olduğuna inanan Virginia, ileride, kendi odasına sahip olduğunda, “kadınların o zamana kadar niçin çok az yazı yazdığını, kadınların ellerinin kalem tutmasının nasıl yasaklandığını anlatan bir kitap yazacak ve adını da “Kendine Ait Bir Oda” koyacaktır.

“Yazmak için en önemli şey, kişinin kendisi olmasıdır,” diyen Virginia ileride dünyanın en büyük yazarlarından biri olacaktır: Virginia Woolf.

Luisa Antolin Villota’nın yazdığı, Antonia Santolaya’nın resimlediği ve Kemal Atakay’ın dilimize kazandırdığı Virginia Woolf: Görünmeyenin Yazarı adlı kitap Elma Çocuk tarafından yayımlandı. Kitap 8 yaş üstü çocuklar için öneriliyor. Her ne kadar çocuklar için kişisel gelişim kitabı olarak yayımlansa da, hedeflenen amaca hizmet etmesinin yanı sıra -bence daha da önemlisi-, Virginia Woolf’u tanımak, bir yazarın düşsel ve düşünsel dünyasına biraz da olsa göz atabilmek açısından iyi yazılmış, güzel bir kitap.

Tülin Sadıkoğlu

15 Ağustos 2014 Cuma

Nobel Edebiyat Ödüllü Rudyard Kipling'den Kim

İlk kez bir dergide tefrika edilen, 1901 yılında kitaplaşan Kim, Nobel Edebiyat Ödüllü Rudyard Kipling'in sevilen romanlarından biri.

Hindistan'da doğan, beş yaşındayken İngiltere'ye giden Kipling bu romanında Hindistan'da görev yapan İrlandalı bir subay oğlu olan Kimball O'Hara'yı konu eder. 

Annesi ve babası ölünce sokaklarda yaşayan, arada Mahbub Ali'ye iş yaparak geçinmeye çalışan Kim'in hayatı Tibetli lama -Teshoo Lama- ile kesişince değişir.

Teshoo Lama, bir amaç uğruna yola düşmüştür, Kim onun çömezi olarak bu yolculukta lamaya eşlik eder. Bu yolculuk sırasında Kim'in babasının görev yaptığı askeri birlikle rastlamaları, onların Kim'in gerçek kimliğini fark etmeleri sonucu lama ile çömezinin yolculukları kesintiye uğrar.

Kim sokaklarda tam bir Hintli gibi yaşam sürerken sahip denilen İngilizlerin hayatına uyum sağlamaya zorlanmasından hiç hoşlanmaz. Bu durumdan kurtulmka için kaçmayı bile dener. Teshoo Lama, Kim'in eğitimi için gerekli maddi desteği vereceğini ve iyi bir eğitim alması gerektiğine ikna olur. En sonunda iki tarafı da memnun edecek bir anlaşma yaparlar. Okul zamanı derslerini yapacak, tatillerinde ise ona kimse karışmayacaktır.

Nesin Yayınları'nca yayımlanan Kim'i Egemen Berköz kısaltarak çevirmiş ve Nesrin Sağlam resimlemiş. Kitap, 10 yaş üstü çocuklara öneriliyor.

Ebru Akkaş

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Dino Dostlar – Kaya Gibi Sağlam Dostlar

“Kimselerin bilmediği tarih öncesi devirlerin birinde” dinozorlar ve insanlar bir arada yaşar. Ancak birbirlerinden pek hoşlanmazlar. Uzun zamandır dünyada olan dinozorlar sonradan gelen insanları bit, pire dolu mağara adamları olarak görür. İnsanlar ise sivri dişleri ve uzun pençeleri nedeniyle dinozorlardan korkarlar.

Günlerden bir gün yaramaz bir çocuk olan Rototom, ceza olarak akşam yakılacak ateş için çalı çırpı toplamaya gönderilir. Yakıcı güneşin altındaki çölde, her ne kadar kertenkeleler hallerinden çok memnunsalar da Rototom hiç mutlu değildir. Öfkesini, sopasıyla sağa sola vurarak çıkarmaktadır. Vurduğu bir çakıl taşı havaya yükselir sonra kuma gömülür. Tam o anda, “Ahh!” diye bir ses duyar. Olduğu yerde kalakalan Rototom kendi kendine kumun canının yanmış olamayacağını söylerken biri ona yanıt verir. Taş bu sesin sahibinin kafasına gelmiştir. Rototom dikkatle etrafına bakar ve bir çatlak olduğunu fark eder. Çatlaktan içeri doğru baktığında dipte “şişko bir gövde, küçük kanatlar, kısa pençeler, upuzun bir kuyruk ve pırıl pırıl, yuvarlak bir çift göz görür”. Bu bir dinozordur. Kalbi hızla çarpsa da ondan yardım isteyen ve hiç de tehlikeli görünmeyen dinozora kayıtsız kalamaz.

Adı Mumu olan, uzağı pek iyi göremediği için taştan gözlükler takan dinozor ise kurtarıcısının bir insan olduğunu fark ettiğinde gözlerine inanamaz. “Yeryüzünün en kaba yaratıkları olan insanlar” tarafından kurtarılmak onu arkadaşları arasında “jeolojik devirler boyunca” alay konusu yapacaktır. Ancak düştüğü yerden tek başına bir türlü çıkamaz dinozor. Son zamanlarda kilo aldığı için uçamaz da… O yüzden Rototom’un ve diğer çocukların yardımını kabul etmekten başka çaresi kalmaz. İyi ki de kabul eder; böylelikle aralarında güzel ve macera dolu bir arkadaşlık başlar.   

İtalyan yazar Andrea Pau’nun yazdığı, Erika de Pieri’nin resimlediği, Mine Özgün Romandini’nin Türkçeleştirdiği Dino Dostlar – Kaya Gibi Sağlam Dostlar, Final Kültür Sanat Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap, 7 yaş ve üstü çocuklar için önerilebilir.

Tülin Sadıkoğlu

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Nar ve Elma Kurdu

"Eskiden Nar’ın en sevdiği şey babasıyla parka gidip ağaçların fotoğraflarını çekmekti. Şimdiyse tıpkı birlikteyken çektikleri fotoğraflar gibi siyah beyaz yaşıyor. Yaşıtlarının aksine cicili bicili giysilerden, renkli bisikletlerden uzak duran Nar, babası sayesinde tanıştığı ağaçlarla arkadaşlık etmeyi seviyor."

Üçüncü sınıfa giden Nar'ın en sevdiği gün cumartesi. Nar, çoğu kız çocuğunun hoşuna giden renklerden pek hoşlanmıyor. Nar bir siyah, beyaz tutkunu. Fotoğraflarında da siyah beyazı tercih ediyor Nar.

Babasının uzaklarda olduğu bir zaman annesinin de işi çıkınca Nar sevdiği cumartesi gününü tek başına geçirmek zorunda kalır. Havuza gidip yüzememek onu o kadar da üzmez. Kendine hemen yeni bir plan yapar.  İsim verdiği ağaçları ziyaret edip onlara sarılırken sıra dışı arkadaşı elma kurdu ile karşılaşır. Annesinden ayrı düşen elma kurdunun tesadüf bu ya en sevdiği meyve nardır.

Nar, ailesini bulması için elma kurduna yardım eder. Bu süreçte birbirleriyle daha samimi olurlar. Nar kendi gibi sıra dışı bir arkadaş edindiği için mutludur.

Nazlı Deniz Güler'in yazdığı, Seda Mit'in siyah beyaz resimlediği Nar ve Elma Kurdu, İletişim Yayınları'nca yayımlandı. 

Ebru Akkaş