14 Kasım 2014 Cuma

Ağaç Diken Adam

Bu adamın şaheserine kimse ilişmemişti. Bilselerdi, bozarlardı. Kimsenin aklına bile gelmemişti. Gelemezdi. Köylülerin ya da yetkililerin aklına, bir insanın eşi görülmemiş bir eliaçıklığı böylesi bir azimle sürdüreceği nasıl gelebilirdi ki?

Hikâye genç bir adamın yıllar önce Fransa’nın Provence bölgesinde Alpler’e doğru yaptığı bir yürüyüşle başlıyor...

Yabani lavantalar dışında hiçbir şeyin yetişmediği yaban ve çıplak arazide yürürken genç adamın suyu biter. Terk edilmiş evlerin olduğu bir köyün yakınında bulduğu çeşme de kurumuştur. Yürümeye devam eder, ama “her yerde aynı kuraklık, aynı kuru otlar vardır.” Derken orta yaşlarda bir çoban görür. Çoban genç adama kendi matarasındaki lezzetli sudan verir ve onu kulübesine götürür. Çobanın kendisi gibi kulübesi de düzenli, temizdir.

En yakn köy bir buçuk günlük mesafededir. O yüzden çobanın kulübesinde kalacaktır genç adam. Zaten, iklimi yaz-kış sert olan bu köylerdeki insanlar bencil mi bencildir; dünyayla hiçbir bağları yoktur. İntihar bir salgına dönüşmüş; sık sık ölümle sonuçlanan çıldırma vakaları görülür olmuştur.

Çobanın yanında olmak genç adama huzur verir, o yüzden ertesi gün evinde dinlenmek için izin ister. Hiçbir şey kendisini rahatsız edemezmiş gibi görünen çoban da ilgisini çok çekmiştir ayrıca. Onun hakkında daha fazla şey öğrenmek iser. Adı Elzéard Bouffier olan çoban karısını ve tek oğlunu kaybedince inzivaya çekilmiştir. Bölgenin ne kadar ağaçsız olduğunu fark edince de bu çorak, ıssız araziyi tek başına bir ormana dönüştürmeye karar vermiştir. Ağaçları tek tek dikerek, kimi zaman başarısızlığa uğrayarak kimi zaman da emeğinin karşılığını alarak yıllardır çalışmaktadır.

Hikâyeyi ağzından dinlediğimiz genç adam bir süre sonra evine döner. O sırada başlayan İkinci Dünya Savaşı’na katılır. Savaştan sonra, içi temiz hava isteğiyle dolan genç adam Elzéard Bouffier’i hatırlar ve onun yanına gider. Çobanın on yıl önce diktiği ağaçlar büyümüştür. Gördüğü manzara karşısında genç adamın dili tutulur.   

O günden sonra her yıl Elzéard Bouffier’i görmeye gider. Bu arada ormana idari bir heyet gelir. Heyet, gördüklerinden sonra ormanı korumak için çeşitli önlemler alınmasına karar verir. Ormana giden heyette bir arkadaşı olan anlatıcımız onu Elzéard Bouffier ile tanıştırır. Böylelikle hem orman hem de çoban koruma altına alınmış olur.

Anlatıcının ilk kez ziyaret ettiği köylerde bile yaşam değişmiş, daha huzurlu bir hale gelmiştir. Ve bu yalnızca tek bir adamın sayesindedir.

Jean Giono’nun yazdığı, Oğuz Demir’in resimlediği ve Didem Nur Güngören’in Türkçeleştirdiği Ağaç Diken Adam, Everest Yayınları’ndan çıktı. Kitap 8-11 yaş grubu için öneriliyor.

Bir-iki pürüzü olsa da bu kitap hoşuma gitti. Elzéard Bouffier’in yaşadığı sessiz dünyayı ben de duyumsadım. Bu kısa roman boyunca kendisinin sesini neredeyse hiç duymuyoruz... Ailesini kaybetmiş bu yaşlı adam bütün ilgisini, sevgisini, şefkatini ve sabrını doğaya verir ve yıllar içinde bir orman yaratmayı başarır. Yaptığı şey olağanüstüdür, ama bir şekilde de korunması gerekir çünkü insanlar, nedenini anlayamadıkları için belki de, bilseler bunu yok etmenin bir yolunu bulacaklardır.

Yukarıda da belirttiğim gibi birkaç pürüze rağmen içinde barındırdığı anlam yine de çok değerli.
 
Tülin Sadıkoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder