24 Kasım 2014 Pazartesi

Yalancılar Ülkesi

Doğduğu zaman ağlayan Gelsomino’nun sesi o kadar gürdür ki ağlama sesini duyan insanlar bunu fabrika sirenlerinin sesiyle karıştırırlar. Büyüyüp de okula gittiğinde ise her konuşması bir şeyin kırılmasıyla sonuçlanır. Gelsomino’nun bütün bu olup bitenlere üzüldüğünü gören öğretmeni onu, sesinin büyük felaketlere yol açtığı gibi kendisine harika bir gelecek de sağlayabileceğini söyleyerek teselli eder. Yine de sesinin yarattığı tahribatı engelleme çabaları Gelsomino'nun hayatını çok zorlaştırır.

Bir gün meyve bahçesinde merdiveni unuttuğu için armutları toplamak üzere sesini kullanmaya karar verir Gelsomino. Bağırarak, “Düş!” dediği anda ağaçtaki bütün armutlar yere dökülür. Yan bahçedeki köylü gördüklerine inanamaz; koşarak karısının yanına gider ve ona Gelsonimo’nun bir büyücü olduğunu söyler. Çiftçi ve karısı komşuları da haberdar eder. Toplanan kalabalık arasında bir tartışma başlar. Bu tartışmalardan dolayı huzuru iyice kaçan Gelsomino, sesini şarkıcı olarak kullanabileceği bir yere gitmek hayaliyle birkaç parça eşyasını sırt çantasına yükler ve yola çıkar. Onu uzaktan izleyen kalabalığa da son bir şaka yapmaktan kendini alamaz.

Birkaç gün sonra sınırı geçen Gelsomino dünyanın en tuhaf ülkesine varmıştır...

Gelsomino, ülkeye girer girmez gümüş bir para bulur. Paranın birilerine ait olup olmadığını soruşturur, ama insanlar onu tersler. O da bu parayla kendine yiyecek bir şeyler almak ister. Tabelasından dolayı yiyecek satıldığını düşündüğü bir dükkâna girer ve ekmek ister. Satıcı kendisine herkesin bildiği ekmek yerine “mürekkep” verir. Önce şaşıran Gelsomino ekmeğe mürekkep, mürekkebe de ekmek dendiğini  bir süre sonra anlar ve bunun üzerine bir kırtasiyeciye gider. Burada kendisine yiyecek bir şeyler aldıktan sonra bulduğu gümüşle ödeme yapmak ister. Satıcı ona ödemeyi sahte parayla yapabileceğini ve geçerli parayla bulunursa ceza alabileceğini söyler. Gelsomino bağırmamak için kendini zor tutarak dükkândan çıkar, koşmaya başlar. Daracık, ıssız bir sokağa geldiğinde de hafifçe “Ah!” der. Bu hafif ses bile sokak lambasının kırılmasına, pencere önündeki bir saksının düşmesine neden olur. Bir şey daha olur ki bu Gelsomino’yu bile çok şaşırtır. Onun sesi sayesinde duvara kırmızı tebeşirle çizilmiş olan kedi, duvardan dışarıya atlayabilmiştir. Dördüncü ayağı çizilemediği için yoktur ve o yüzden de adının Topalcık olmasına karar vermiştir.

Her şeyin tersinin doğru kabul edildiği ve yalanın hâkim olduğu bu acayip ülkedeki tuhaflıklar bununla da bitmeyecektir. Topalcık, Gelsomino’ya ülkenin bu durumunun hikâyesini anlattıktan sonra ilginç kişilerle karşılaşacak ve başlarından pek çok serüven geçecektir. Kedilerin bile kendilerini köpek zannettikleri ve miyavlamak yerine havladıkları bu ülkede insanlar doğruyu bulabilecekler mi dersiniz?

İtalyan yazar Gianni Rodari’nin yazdığı, Eren Cendey’in çevirdiği, Sedat Girgin’in resimlediği Yalancılar Ülkesi, Can Çocuk Yayınları’ndan çıktı. Kitap, 9 yaş ve üstü okurlar için öneriliyor.

Tülin Sadıkoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder