Selçuk Baran’ın 1996 yılında yayımlanan çocuk kitabı Porselen Bebek’in yıllar sonra farklı bir formatla tekrar basıldı. Porselen Bebek, Baran’ın beş öyküsünden oluşuyor. Kitapta yer alan öykülerin adları da şöyle: Porselen Bebek, Arnavutlar, Acı, İnci ve Mariya Çelesta.
Baran, öykülerini çoğunlukla bir kız çocuğunun gözünden anlatıyor. Kadınların ve dahi kız çocukların birbirlerine acımasızca davrandığı bu çocuk dünyasında baba figürü ise başrolde. Öykülerdeki tablolar da dikkat çeken bir başka öğe.
Kitaba adını veren Porselen Bebek’te ilgi isteyen evin en ufak kızının öyküsünü öğreniyoruz. Şehirde bir apartman dairesine kapatılan, ilgi istediğini dillendirse de baştan savılan ve eğlence olarak camdan bakması önerilen bir kız çocuğu elbette kendi dilini de yaratır, hayaller de kurar, evden de kaçar; şanslıysanız elinde bir porselen bebekle de geri döner. Çocuğunun sözüne itimat eden bir baba ise her şeye noktayı koyar.
Arnavutlar öyküsünde ise kadınlar ağırlıkta olmak üzere beş kişilik bir aileye konuk oluyoruz. Sessizliğin hâkim olduğu evde duvardaki bir tablodan hareketle öyküler anlatmaya başlayan baba, tablodaki portreyi aileye mal edince çocukları ile ilginç bir diyalog yakalar. Arnavut aksanı ile konuşulan Türkçeyi çocuklarına Arnavutça diye öğreten bu eğlenceli baba, karısının hışmına uğrayınca aile eski sessiz günlerine döner.
Kitabın son öyküsünde eski zamanlarda gemileri kötülüklerden korusun diye yapılan gemi başlarının en güzeli olan Mariya Çelesta anlatılıyor. Mariya Çelesta’nın yapılışını, sayısız seferlerini, zamana karşı koyamayışını, sanayi devrimiyle birlikte kızağa çekilmesini ve seri üretime geçilmesi derken biricikliğini yitirişini öğreniyoruz. Mariya Çelesta, sadece çocukların değil öykü düşkünlerinin ayrı bir tat alacağı güzellikte.
Yapı Kredi Yayınları'nce yayımlanan Mustafa Delioğlu'nun resimlediği Porselen Bebek, güzel bir okuma vaat eden bir kitap.
Ebru Akkaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder