İngiltere’de beş bankanın aynı anda çöktüğü gün
“Kıyamet” olara adlandırılır. O günden sonra ülkeye kaos hakim olur. Paranın
hiçbir değeri yoktur. Değeri olan tek şey yiyecektir ve o da çok az
bulunmaktadır.
Matt’in ailesi, bu zor şartlar altında hayatta kalmaya
çalışan ailelerden yalnızca bir tanesidir. Kamyon şoförü olan babası, taşıdığı
patatesler için öldürülmüştür. Matt’in annesi Ally, ikinci evliliğini Justin adında biriyle yapar.
Ally, babasının ölümünden sonra
onun tarlasını ekmeye başlar. Yetiştirdiği sebzeleri ölen kocasının patronu Bob
vasıtasıyla başka şeylerle takas etmeye başlar. Böylelikle, en azından yiyecek konusunda sıkıntı yaşamazlar. Ancak evinde fazladan yiyecek bulunduranlar “Stokçu” olarak ilan edilmekte ve silahlı baskıncılar tarafından
bu kişilerin evleri yağmalanmaktadır. Matt’in evi de iki kez baskına uğrar.
İkincisinde tam olarak ne olduğunu ne Matt ne de altı yaşındaki küçük kardeşi
Taco görebilir; çünkü anneleri onlardan gözlerini kapatmalarını ve bakmamalarını
istemiştir...
İkinci baskında fotoğrafları çekildikten ve internet
sitesinde “Stokçular” olarak ilan edildikten sonra Ally, Bob’un yardımıyla Fransa’ya
gitmeye karar verir. Ancak, tam yola çıkacakken annesi, yani Matt'in büyükannesi kalçasını kırınca
İngiltere’de kalır. Matt ve Taco’yu Justin’le birlikte yollar.
Oldukça zorlu geçen yolculuk Fransız askerlerinin
onları tünelde durdurmasıyla yarıda kesilir. Yalnızca çocuklu olan aileler Fransa’daki
sığınma kampına yollanacaklardır. Matt, Taco ve Justin ile yanındaki genç kızı
kendi çocuğu olarak tanıtan Bob bu haktan yararlanırlar. Yiyecek azdır,
Fransızlar onlardan pek hoşlanmaz ve Justin’in de yaşadıklarından sonra morali
çökmüştür. Matt ve Taco nasıl idare edeceklerini bilemezken Fransızca bilen Paige, çocuklar için neredeyse bir kurtarıcı olur.
Kampta aynı durumda olanlar arasında da bir yakınlaşma, yardımlaşma başlar.
Matt, kamptakilerin durumunu aktarmaya çalışan televizyoncu
Salman’ın da teşvik etmesiyle evden getirdiği bisikletini tamir ederek bu
durumu en iyi şekilde atlatmaya karar verir. Bisikletini nasıl tamir
edeceğine kafa yorarken Fransız bir kadının eski, kırılmış bisikletleri
olduğunu keşfeder. Gerekli olan şeyleri ondan çalmaya çalışırken yakalanır,
ancak Paige’in yardımıyla kadına bisikletlerini tamir etmeyi önerir. Böylece bisiklet
tamircisi olarak adı yayılır. Bob’un yardımıyla bisiklet tamir ederek para
kazanmaya başlar. Bu arada Taco da Fransız kadının oğlu Pierre ile arkadaş
olmuş, Paige’in yardımı ve Pierre’in arkaşlığıyla Matt’in pek de sevmediği Fransızcasını
ilerletmeye başlamıştır. Justin ve Matt arasında da bir sürtüşme olur. Justin
elinden geleni yapmaya çalışırken Matt de bisiklet tamir ederek İngiltere’ye
geri dönebilmek için para biriktirmeye çabalamaktadır. Yiyeceklerine dadanmış
olan bir farenin Taco’yu ısırmasıyla aralarındaki gerilim de artar.
Daha sonra durum iyice kötüleşir. Öyle ki Matt koyu bir yılgınlığa düşer. Her şey son derece umutsuz
görünürken... Ne mi oluyor? Kitabı okuyun, göreceksiniz.
Çeşitli felaketlerle ilgili çok sayıda çocuk kitabı
var; ancak “Yarından Sonra” bunlar arasında farklı bir yere sahip. Bu kez
felaketin nedeni ekonomik. Günümüz için muhtemel bir felaket senaryosu olabilecek
bu kitap, genç okurlarını güncel sosyal sorunlar, ekonomik sistemin yol açabileceği felaketler ve dünyanın herhangi bir yerindeki mültecilerin durumu üzerine epeyce
düşündürecek kanımca. İyi yazılmış, iyi kurgulanmış, tansiyonu hiç düşmeyen bir kitap. Her ne kadar Matt'in ve Taco'nun ve elbette diğerlerinin yaşadıkları, başlarına gelenler iç açıcı olmasa da insanı umutsuzluğa düşürmüyor. Aksine, okurları düşünmeye, empati kurmaya iterek ve mücadeleci ruhun, dayanışmanın önemini göstererek içlerindeki gücün farkına varmalarını sağlıyor.
Gillian
Cross’un yazdığı, Hilmi Çeltikoğlu’nun Türkçeleştirdiği Yarından Sonra, Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanıyor. Kitap 12, 13, 14 yaş grubu
ve gençler için öneriliyor.
Tülin Sadıkoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder