7 Eylül 2015 Pazartesi

Kayıp Renkler

Benim renklerim beni görmezden geldi ve yoluna devam etti.

Sıradan bir günde, büyük bir şehirde geçiyor Kayıp Renkler. Tüm bu karmaşanın arasında tatlı bir ses duyuyor anlatıcı. Bu tatlı ses sokakta çalışan çocuklara ait. Resimleri boyamak için fırçasının renklere daldırdığını hayal eden aslında soluk renklerle işi olan bir ayakkabı boyacısı. Araba camlarını silen bir başkası... Renklerini arayan bu çocuklar, bu renklerin kendilerine ait olmadıklarını hatta varlıklarını bile duyumsamadıkları "gölgelerin" altında yaşıyorlar. Görmezden gelinmeye alışmış, sanki o yaşta çalışmaları, sokakta olmaları normal kabul edilmeye başlanmış bu çocuklar, kendi boylarında bir çocuk sayesinde aradıkları renkleri bir şeytan uçurtmasında bulurlar.

Sokakta çalışmak zorunda bırakılan çocukların hikâyesini anlatılıyor bu kitapta. Sattığı simidin, şekerin tadına bakamayan; kâğıt mendil ile akan burnunu silemeyen; hayalindeki oyuncak araba modellerinin camlarını silen çocuklar anlatılıyor. Oyun oynamak yerine hayatla erken yaşta yüzleşen çocukların hakkından bahsediyor bu Kayıp Renkler. Renklerini çalan, üstlerine kâbus gibi çöken büyükleri yetmezmiş gibi onlardan sorumlu diğer yetişkinlerin de görmezden geldiği bir durum tasvir ediliyor.

Çocukların oyun, eğitim hakkı uluslararası anlaşmalar ile korunurken bunları uygulayıcıların gösterdiği esneklikten de dem vuruluyor kitapta. Ülkemizin de imzası bulunan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 31. maddesine de yer veriliyor: Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.

Suriyeli Gulnar Hajo'nun yazıp resimlediği, Elif Konar'ın çevirdiği kitap Erdem Çocuk tarafından yayımlandı. Kitap okul öncesi dönemdeki ve okumayı yeni öğrenen çocuklara hitap ediyor.

Ebru Akkaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder