21 Aralık 2015 Pazartesi

Montague Amca'nın Dehşet Hikâyeleri

"Montague Amca’nın evine giden yol ormandan geçiyordu. Patika, çalıların içine gizlenmiş bir yılan gibi ağaçların arasından kıvrılıp gidiyordu. Yol öyle çok uzun değildi, zaten orman da çok büyük sayılmazdı ama bu yolculuklar bana hayal bile edemeyeceğim kadar uzun gelirdi." 

Edgar, yaz tatillerinde anne ve babası ile güzel zaman geçirmeyi başaramadığı için ona korkutucu hikâyeler anlatan amcası Montague ile zaman geçirmeyi tercih eden bir çocuk.

Montague, Edgar'ın büyük büyük amcası. Hatta o kadar büyük ki Edgar, kaç kez "büyük" demesi gerektiğini bilmediği için Montague Amca diyerek işin içinden sıyrılmayı daha uygun görüyor.

Edgar, hikâyeye aç bir çocuk. Dinlemekten, dinlerken yorum yapmaktan çok hoşlanıyor. Montague Amca ise içinde birbirinden ilginç eşyası olan koca evinde yalnız yaşıyor. Anlatacaklarını can kulağı ile dinleyecek birinin onu ziyaret etmesinden memnun. 

Sade çayları ve çayın yanındaki bisküviler de bu sohbetlerin vazgeçilmezlerinden. Montague Amca'nın anlatacağı hikâye sohbetin gidişatına göre değişse de hikâyenin dudak uçuklatan cinsten olması ve doğaüstü öğeleri barındırması ise asla değişmez. Laf lafı açtığı için Montague Amca'nın anlattığı bir sonraki hikâye öncekinden daha tüyler ürperticidir.

Çocukların korku öğeleri içeren hikâyeler okuması bazılarının kulağına pek hoş gelmeyebilir.  Ama unutmamak gerekir ki güzel bir hikâye her zaman güzel bir hikâyedir. Hem kim bu korkutucu hikâyelerin çocukların gerçek hayatta yüzleşecekleri ya da yüzleştikleri sorunlarla baş etmesine yardımcı olmadığını söyleyebilir ki?

Chris Priestley'in yazdığı Montague Amca'nın Dehşet Hikâyeleri'ni David Roberts resimlemiş. Zeynep Alpaslan'ın çevirdiği gizem dolu bu gotik roman Tudem Yayınları tarafından yayımlandı.

Ebru Akkaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder