Atalarımın ülkesinde, insanın başına
tuhaf şeyler gelebiliyordu.
Kuşlar yuvalarını, insanların
başlarının üzerine yapıyordu. Seviyorlardı orada yaşamayı.
Karşılığında da insanlara yardım
ediyorlardı: örneğin insanlar uçmak istediklerinde.
Buradaki insanlar için hayat, başka
herhangi bir yerdekine göre çok daha rahattı.
Kuşlar,
insanlara yalnızca uçmak istediklerinde değil; başka konularda da yardımcı
olur... Örneğin; epeyce tembel olan postacı, başına yerleştirdiği posta
güvercini sayesinde postayı kısa sürede dağıtır. Carla, baykuşu sayesinde
geceleri de görebilir; böylelikle zifiri karanlıkta bile korkmaz. Konuşkan biri
olmayan Manuel’in aklından geçirip de bir türlü dile getiremediklerini
başındaki papağan aktarır. Hasta olan kuşlar ise veteriner İrina’ya gider.
Teşekkür etmek için ona uzaktaki ülkelerden hikâyeler anlatırlar. Çekingen
olan Miruna, duygularını asla söyleyemez; ama başının üzerinde yaşayan ve
rengini kızın ruh hâline göre değiştirebilen kuş ona bu konuda yardımcı
olur.
Daha başka pek çok kişi farklı ihtiyaçlarını, başlarının üzerinde yaşayan kuşların yardımlarıyla giderirler. Ancak günün birinde insanlar, kuşların onları bırakıp gideceği korkusuna kapılırlar. Böylece özel kafes-şapkalar edinmeye başlarlar. Bu kafes-şapkaların içindeki kuşların uçmalarının imkânı yoktur artık. Bir yere gidemezler, gidemezler ama eski renklerini, seslerini de kaybetmeye başlarlar. Çoğunun aklına kafes-şapkalarından kurtulmak, kuşları eskisi gibi özgür bırakmak gelmez. Yalnızca, eski günleri hatırlayan birkaç kişi, kuşları için şapka edinmeyi düşünmemiştir; çünkü onlar, “sevdiğin ve seni seven şeyin seninle kalması için özgür olması gerektiğine” inanırlar.
Daha başka pek çok kişi farklı ihtiyaçlarını, başlarının üzerinde yaşayan kuşların yardımlarıyla giderirler. Ancak günün birinde insanlar, kuşların onları bırakıp gideceği korkusuna kapılırlar. Böylece özel kafes-şapkalar edinmeye başlarlar. Bu kafes-şapkaların içindeki kuşların uçmalarının imkânı yoktur artık. Bir yere gidemezler, gidemezler ama eski renklerini, seslerini de kaybetmeye başlarlar. Çoğunun aklına kafes-şapkalarından kurtulmak, kuşları eskisi gibi özgür bırakmak gelmez. Yalnızca, eski günleri hatırlayan birkaç kişi, kuşları için şapka edinmeyi düşünmemiştir; çünkü onlar, “sevdiğin ve seni seven şeyin seninle kalması için özgür olması gerektiğine” inanırlar.
Bizi
mutlu eden, çoğaltan şeylere ve kişilere sıkı sıkı tutunmak isteriz. Öyle ki
onları kimi zaman kendimize hapsederiz. Halbuki bizi mutlu eden şeyler ve
kimseler de bir yerlerden beslenmektedir. Bunlardan mahrum bırakırak onları mutsuz
edebiliriz ve bunun ne onlara ne de bizlere faydası vardır. Hapsetmek, bağlamak
yerine; bir arada, yan yana olmak insanları hem özgürleştirecek, hem
zenginleştirecektir. Genç okurlar, genç bir yazar olan Sandra Gobet’in bu özel öyküsüyle
çok erken bir yaşta bunu duyumsayacaklar, farkına varacaklar.
Kitapta
yer alan bilgiye göre Sandra Gobet 1985
yılında Madrid, İspanya’da doğmuş ve grafik tasarım eğitimi almış. Hem yazdığı
hem resimlediği Başımızda Kuşlar ise
Sandra Gobet’in ilk çocuk kitabı. Final
Kültür Sanat Yayınları’ndan çıkan ve Genç Osman Yavaş’ın Türkçeleştirdiği
kitap 7 (bana kalırsa 9 da olabilir) yaş ve üstü okurlar için öneriliyor.
Tülin Sadıkoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder