Masallar dilden dile, nesilden nesile aktarıldığı anlayışına
göre masal oturulup yazılacak bir şey değildir. Anlatılması, toplumda yer
bulması ve aktarılması gerekir. Bu anlayışa göre masalsı öğeleri içinde
bulunduran kurgular masal sayılmaz. Peki, masallardaki sembolleri içinde
barındıran bir kurgu, masal olarak kabul edilemez mi?
Tüm bunlar Joan Alkien’in Uyurgezer Ayı kitabını okuduktan sonra
aklımdan geçen sorular. Alkien’in gerçeği
dolaylı yoldan anlatmayı başardığı sekiz kurgu masalına zamanımızın en önemli
illüstratörlerinden biri olan Quentin Blake’in çizimleri eşlik ediyor.
Kitap, Sisli Dağların Tepesinde, Göz Kamaştıran Gölgeler,
Melusina, Bir Sepet Su, Meyan Kökü Ağacı, Öfkeli Tepe, Uyurgezer Ayı, Yakala
Dünyayı masallarından oluşuyor.
Göz Kamaştıran Gölgeler, nesnelerin kimin elinde nasıl
kullanıldığına bağlı olarak iyilik de kötülük de yapabileceğini hoş bir dille
anlatıyor. Kötü niyetle murada erilemeyeceğini, eninde sonunda iyilerin
kazanacağını hatırlatıyor bizlere.
İnsanların tuhaf yönleri olabileceğini gösteren Melusina ise
bunlarla barışmak ve herkesi olduğu gibi kabul etmenin hayatı da
güzelleştireceğini vurguluyor. Meyan Kökü Ağacı masalında ise günlük
alışkanlıkların bazı sorunları ortadan kaldırabileceğini bal gibi gösteriyor
bize. Öfkeli Tepe’yi okurken menfaatlerin insanı ne denli
zalimleştirebileceğini bir kez daha fark ediyoruz.
Joan Alkien, gerçeği gerçeküstü anlatımıyla normalleştirmiş
bu kitabında. Bunlara sıcak anlatımını ve tatlı dilini de katarak yapmış.
Uyurgezer Ayı, Arif Cem Ünver’in çevirisi ile Tudem
Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap 9 yaş üstü tüm çocuklar için güzel bir okuma sunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder