16 Mart 2016 Çarşamba

Uyurgezer Ayı

Masallar dilden dile, nesilden nesile aktarıldığı anlayışına göre masal oturulup yazılacak bir şey değildir. Anlatılması, toplumda yer bulması ve aktarılması gerekir. Bu anlayışa göre masalsı öğeleri içinde bulunduran kurgular masal sayılmaz. Peki, masallardaki sembolleri içinde barındıran bir kurgu, masal olarak kabul edilemez mi?

Tüm bunlar Joan Alkien’in Uyurgezer Ayı kitabını okuduktan sonra aklımdan geçen sorular. Alkien’in gerçeği dolaylı yoldan anlatmayı başardığı sekiz kurgu masalına zamanımızın en önemli illüstratörlerinden biri olan Quentin Blake’in çizimleri eşlik ediyor.

Kitap, Sisli Dağların Tepesinde, Göz Kamaştıran Gölgeler, Melusina, Bir Sepet Su, Meyan Kökü Ağacı, Öfkeli Tepe, Uyurgezer Ayı, Yakala Dünyayı masallarından oluşuyor.

Göz Kamaştıran Gölgeler, nesnelerin kimin elinde nasıl kullanıldığına bağlı olarak iyilik de kötülük de yapabileceğini hoş bir dille anlatıyor. Kötü niyetle murada erilemeyeceğini, eninde sonunda iyilerin kazanacağını hatırlatıyor bizlere.

İnsanların tuhaf yönleri olabileceğini gösteren Melusina ise bunlarla barışmak ve herkesi olduğu gibi kabul etmenin hayatı da güzelleştireceğini vurguluyor. Meyan Kökü Ağacı masalında ise günlük alışkanlıkların bazı sorunları ortadan kaldırabileceğini bal gibi gösteriyor bize. Öfkeli Tepe’yi okurken menfaatlerin insanı ne denli zalimleştirebileceğini bir kez daha fark ediyoruz.

Joan Alkien, gerçeği gerçeküstü anlatımıyla normalleştirmiş bu kitabında. Bunlara sıcak anlatımını ve tatlı dilini de katarak yapmış.

Uyurgezer Ayı, Arif Cem Ünver’in çevirisi ile Tudem Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap 9 yaş üstü tüm çocuklar için güzel bir okuma sunuyor.

Ebru Akkaş 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder